Bandırma
Mösyö Gilber ile Bandırma'ya muvâsalatımızda mukarrerât-ı müttehaza ve
sâhib-i salâhiyyet Yunan me’mûrîn-i mülkiyye ve askeriyyesinin en büyük sahsiyetleri
olan Fevka'l-âde Komiser Mösyö _steryadis ile Yunan Baskumandanı Parasko
Pulos'un i‘lân eyledikleri esâsâta külliyen muhâlif olarak 2 Temmuz [1]336'da sehre
giren kıta‘ât-ı askeriyyenin hükûmet konagını bile isgâl ve fevkine Yunan bandırası
kesîde eyledigini ve isbu isgâl dolayısıyla merkez kazâ me’mûrîninin îcâr ile bir binâ
tedârik ve bu sûretle îfâ-yı vazîfeye çalısdıklarını gördüm. Bandırma Düvel-i
Mü’telife zâbitânının kontrolleri tahtında olarak sehirden bir çehâr yek mesâfede kâ’in
Livadya(?) nâm mahalle vukû‘ bulan ihrâc hareketini müte‘âkib 2 Temmuz [1]336
târîhinde isgâl olunmus ve 9 Temmuz [1]336 da Yunan Fevka'l-âde Komiseri Mösyö
_steryadis ve Baskumandan Parasko Pulos tren ile Bandırma'ya muvâsalat ve dogruca
hükûmet konagına nâzil olarak me’mûrîn-i Osmâniyye'nin dört gün müddetle
hükûmete gelmemelerini sûret-i kat‘iyye ve sedîdede emreylemislerdir. Hükûmet
konagının isgâl ve me’mûrînin hükûmete gelmekden men‘edilmeleri keyfiyeti,
harekât-ı askeriyye dolayısıyla ordunun selâmeti nâmına vaz‘edilmis muvakkat bir
memnû‘iyyet olacagı vârid ise de Mösyö Gilber ile Bandırma'ya muvâsalatımızda
hükûmet konagının el’ân hem de kolordu tarafından mesgûl oldugunu ve fevkine de
bir Yunan bandırası ta‘lîk edildigini gördüm. Ba‘de'l-isgâl Akhisar, Kırkagaç, Soma,
Salihli, Alasehir, Balıkesir ve Bandırma'ya bi'l-azîme anâsır-ı muhtelife ve ecnebiyye
huzûrunda Yunan ordusunun yalnız Kuvâ-yı Milliyye'ye karsu hareket etdigini ve
binâ’en-aleyh Osmanlı hükûmet me’mûrîninin kemâfi's-sâbık serbestce ve bilâ-kayd u
sart vazifelerine devâm edebilecekleri ve isbu isgâlin muvakkat oldugunu i‘lân
eyleyen bu en büyük Yunan me’mûr-ı siyâsînin baskumandanla Bandırma'ya geldigi
vakit hükûmet me’mûrînini îfâ-yı vazîfeden men‘eylemesi ve hükûmet binâsının el‘ân
taht-ı isgâlde ve Yunan bandırası tahtında bulundugunu gördükden sonra konagın
tahliyesinden sarf-ı nazar, hiç olmazsa hâkimiyyet-i Osmâniyye'yi tanımamak demek
olan bandıra ta‘lîkını men‘etmemeleri Düvel-i Mu‘azzama'nın mazhar-ı teveccühü
olmus fakat bugün esâsı âsârıyla anlasılmıs olan bir devlet nâmına mûceb-i hicâb ve
bugünkü muvaffakiyyât-ı milliyyesini kudret-i askeriyyesine degil fakat düvel-i
mütefahhime-i mezkûrenin siyâset-i müsâ‘adekârânelerine medyûn olan isbu
hükûmetin bugünkü etvâr-ı serkesânesi de düvel-i mezkûre nâmına mûceb-i tenkîd
olsa gerekdir. Bandırma'nın isgâlini müte‘âkib civârındaki köylerde bulunan ahâlî-i
_slâmiyye Yunanîler tarafından pek sibâ‘âne mu‘âmelâta dûçâr olmuslardır. Ez-cümle
Hamamlı nâhiyesine isgâlden iki gün sonra bir Yunan müfrezesi gelerek ahâlîden pâre
toplamıs ve bilâ-mübâlaga tekmîl nâhiye halkına iskence eyledikden sonra malını ve
tekmîl zî-kıymet esyâsını dahi verdigi hâlde nâmûsunu vermemekde herçi-bâd-âbâd
ısrâr eden on sekiz yasındaki bir Müslüman kızcagızı müfrezeyi terkîb eden efrâdın
107
muhâcemât-ı behîmânelerine ma‘rûz kaldık[dan] sonra azametullaha bile dokunacak
bir vahsetle bulundugu hânenin penceresinden atılmak sûretiyle ifnâ edilmisdir. Her
dem meshûd olan bu âsâr-ı vahsete, _zmir'de ve Türk diyârında bu millete bes sene
müddetle manda tevzî‘ eden Düvel-i Mu‘azzama zâbitânı dahi sâhid olmakdadır.
Yunan milletinin tabâyi‘-i esâsiyyesinden olup kendileri içün bir san‘at ıtlâkına sezâ
olan "sirkat" husûsunda Bandırma pek müsâ‘id bir muhit hâlini almıs ve yüzlerce
hayvan, koyun, sıgır ve bi'l-cümle hayvanât-ı ehliyye matbah odunlarına varıncaya
kadar tekmîl havâyic-i zarûriyye ve'l-hâsıl Müslümana â’id ve kâbiliyyet-i nakliyye ve
bey‘iyyeyi hâ’iz bi'l-cümle emvâl ve esyâ baslarında ordu zâbitânı bulundugu hâlde
isgâl ordusu efrâdıyla yerli Rumların eyâdî-i âsiyânelerine geçmisdir. Bî-kes ve
bî-vâye olan Müslüman köylüleri tarafından Yunan kumandanlarına vâki‘ olan sikâyât
hiç bir vakit müsemmer olmamıs ve bu cesâreti gösteren her hangi bir çiftci sikâyetini
ismâ‘ edecek yerde tevkîf, darb ve belki o[r]tadan kaldırılmak tehlikesine ma‘rûz
kalmısdır.
Erdek
Dersa‘âdet'den Bandırma'ya ba‘de'l-avde Mösyö Gilber ile Erdek'e vukû‘bulan
seyâhatde bu kasabayı Yunanîlerin en ziyâde mu‘âmele-i vahsiyânelerine ma‘rûz
kalan menâtıkdan biri olarak gördüm. Erdek'in isgâlini müte‘âkib kasaba-i mezkûre
papası, isgâl müfrezesi kumandanı ile beraber hükûmet konagına gelmis ve tekmîl
ahâlîyi topladıkdan sonra hükûmete bir Osmanlı bayragı kesîde etdirerek ahâlîye
hitâben emel-i millînin nihâyet husûl buldugunu ve kırmızı bayragın Yunanîlere â’id
olan bu memleketlerde görülmemesi lâzım geldigini söyleyerek Osmanlı sancagını
kırmıs ve pencereden asagı atmısdır.
Huzûr-ı hasmet ve adâletinde kâ’inâtı secdelere kapatmak azametini mükerreren
göstermis olan Osmanlı sancagı tabâyi‘ ve ahlâkı bütün dünyâca anlasılmıs olan bu
millet tarafından tahkîrin, aynen arzı husûsunda te’eddüb etdigim envâ’ına ma‘ruz
kalırken yine aynı sahıs tarafından Yunan müfreze kumandanının gözü önünde Yunan
bayragı kesîde olunmus ve papas efendi tarafından yine bir nutuk îrâd edilerek Yunan
ordusu takdîs edilmis ve Yunan milletinin dâ’imâ kendi kuvvetiyle is görebilecegini
ve dâ’imâ bu kuvvete istinâd eyledigini söyleyerek merâsime nihâyet vermisdir.
Erdek Osmanlı jandarma kumandanı Rumlardan gördügü tahkîr üzerine elbise-i
resmiyye ile gezememek mecbûriyetinde kalmısdır. Erdek kazâsı me’mûrîni hükûmet
konagı fevkine mu‘allak Yunan bayragı altında bulunmak mecbûriyetinde
kalmakdadırlar. Bu kasabada nehb ü gâret, emâkin ve mesâkine ta‘arruz, gasb-ı
emvâl, hetk-i ırz ve nâmus ve katl-i nüfûs gibi fazâyih umûr-ı tabi‘iyyeden
addedilebilecek bir vaz‘iyete girmisdir. Kazâ dâhilinde Rumların kesreti isbu
tecâvüzâtın tatbîkine pek ziyâde teshîl eylemekde bulunmusdur.
108
Erdek'de mehâkim-i Osmâniyye hemân hemân mu‘attal bir vaz‘iyetde olup
bütün de‘âvî-i hukûkiyye papas efendinin riyâseti tahtındaki bir kilise hey’eti
tarafından rü’yet edilmekde ve de‘âvî-i cezâ’iyyeye dahi bir Yunan küçük zâbiti
tarafından bakılmakdadır ki, Yunan menâtık-ı isgâlinde Rum papaslarının de‘âvî-i
hukûkiyye ve bir silâh-endâz Yunan çavusunun da de‘âvî-i cezâ’iyye ile mesgûl
olabilecegine dâ’ir Düvel-i Mu‘azzama tarafından i‘tâ olunmus bir karârın vücûduna
ihtimâl verilememesi pek tabî‘îdir.
Vukû‘bulan bir sikâyet üzerine Bandırma'dan Erdek'e gelen bir kumandan
hükûmet meydanına tekmîl ahâlîyi toplamıs ve mûcib-i sikâyet olan ahvâli izâle
edecek yerde teskîl-i mehâkim içün i‘zâm olunmus bir me’mûr-ı mahsûs gibi
bi'l-umûm ashâb-ı da‘vânın ya Metropolid efendiye veya müfreze kumandanına
mürâca‘at etmesi lâzım geldigini hükûmet konagı pîsgâhında teblîg eylemisdir.
Tahayyül bile eylemedigi muvaffakiyâta mazhariyeti dolayısıyla pusulasını gayr-ı
kâbil-i ta‘mîr bir sûretde sasırmıs olan bir kumanda hey’etinin dâ’ire-i i‘tidâl ve
ciddiyete da‘vet edilmesi husûsunda ne yapılmak lâzım gelecegini ta‘yîn, dâ’ire-i
hadd ve salâhiyetim hâricinde bulundugundan keyfiyeti huzûr-ı kumandânîlerine arz
ile iktifâ eyliyorum.
Dâ’ire-i hükûmet dâhilinde bulunan habshânede tevkîf edilen Müslümanlar kazâ
kâ’im-i makâmı huzûrunda alenen darbedilmekde ve senâ‘atin envâ‘ı irtikâb
olunmaktadır. Bu cümleden olarak meselâ Ahmed'in oglu Seydi nâmında genç bir
çocuk geceleyin hânesinden alınmak sûretiyle tevkîf ve habshâneye idhâl olundukdan
sonra orada bulunan müfreze askerleriyle sivil Rumların nâmûsuna karsu vukû‘bulan
bir ta‘arruz-ı senî‘lerine ma‘rûz kalmısdır. Muhâfaza-i âsâyis nâmına Erdek'de
bırakılan bir müfreze askerinin bir _slâm gencine karsu bu derecelerde süflî bir
harekete ictisâr etmesi Yunanîlerin _slâmlara karsu ne derecelerde gazab ve kin ile
mütehassis olduklarına yeni bir delil oldugu sübhesizdir. Müslümanlar ve Türk
köylüleri ricâl ve sübbânından nisvân ve sıbyânına kadar esrefiyyet-i insâniyye ile
hiçbir vakit kâbil-i tevfîk olamayacak zulümlere, Yunanlılardan baska Amerika
vahsîlerinin, Eskimoların bile irtikâb etmeyecekleri fazâyihe ma‘rûz kalmakdadırlar.
Gözle görülmeden derece-i siddeti hiç bir vakit ta‘yîn edilemeyecek olan isbu
i‘tisâfâta bir nihâyet verdirilmesi ve tensîk zâbitânının da bi'z-zât müsâhede etdikleri
bu mezâlim-i Yunaniyyenin her ne sûretle olursa olsun tevkîf edilmesi, bu menâtık
dâhilinde bulunan Müslüman ırkının pek karîb bir izmihlâlden vikâyesi nâmına
vücûb-ı kat‘î tahtında bulunmakdadır.
Bugün eski Yunan isgâl mıntıkası dâhilindeki Türk köylerinde, mukaddemâ
emr-i âlîleri mûcebince takdîm etdigim raporda arzetdigim gibi nasıl Türk ve
Müslüman bırakılmamıs ise, gerek vâzife-i askeriyyem ve gerek vazîfe-i vataniyyem
nâmına tekrâr arzetmek mecbûriyyet-i vicdâniyyesinde bulunuyorum ki serâ’it-i
109
hâzıra dâhilinde Yunanîlerin bu menâtıkda temdîd-i ikâmetlerine müsâ‘ade edildigi
takdîrde pek karîb bir âtîde bu muhîtdeki _slâmın dahi zevâli kat‘iyyet-i riyâziyye ile
ve âsârıyla muhakkakdır.
Soma
Soma kasabası ahâlîsinin yüzde seksen besi Müslüman oldugu hâlde nüfûs-ı
_slâmiyyeyi nefs-i kasabada pek az olarak gördüm. Yunanîlerin her yerde tatbîk
etdikleri siyâset bir esâsa ibtinâ etdigi içün Soma muhîtinde dahi harekât ve
mu‘âmelât-ı Yunanîyyenin Müslümanlara karsu dâ’imâ tehdîdkâr bir vaz‘iyetde
bulundugunu anladıgım gibi cebren ve silâh taharrîsi maksadıyla Müslüman evlerine
girmek, ırz ve nâmûsa tecâvüz etmek ve nihâyet izâle-i vücûdu hemân îcâb eden her
hangi bir Türk'ü her hangi bir vesîle ile ortadan kaldırmak gibi harekâtın dâ’imâ
tekerrür etdigini istihbâr etdim.
Soma'nın Yunanîlerce isgâlini müte‘âkib mevki‘ kumandanı tarafından belediye
re’îsi cebrolunarak dâ’ire-i belediyye mavi ve beyaza boyatdırılmıs ve hükûmet
konagının kapusu fevkine dahi ber-mu‘tâd Yunan bayragı asılmısdır.
Bayramın birinci günü koluna bir Hilâl-i Ahmer rozeti takan Soma belediye
re’îsinin on altı yasındaki mahdûmu Yunan zâbitânı tarafından hemân tevkîf ve habse
[ilkâ] ve sâ‘atlerce darbedilmisdir. Evlâdı içün sefâ‘at etmek üzre merkez
kumandanına mürâca‘at eden belediye re’îsi isbu kumandan tarafından kolundan
tutulmak sûretiyle ve elfâz-ı müstehcene isti‘mâliyle beyne'n-nâs merdivenden atılmıs
ve bi'l-âhare evlâdı tahliye edilmisdir. _sgâl esnâsında habshânede mahbûs bulunan ve
cinâyetle müttehem olan mahkûmîn derhâl tahliye edilerek serbest bırakılmıs ve
Kuvâ-yı Milliyye'ye intisâbı vesîlesiyle hemân bilâ-kayd u sart her Türk birer def‘a
tevkîfhâneyi ziyârete mecbûr kalmısdır. Kazâyı vekâleten idâre eden bir kâ’im-i
makâm, asîlin Kırkagac'a muvâsalatını müte‘âkib tabi‘atıyla isden çekilmis fakat asîl
dahî hükûmet konagına girmekden Yunanîlerce men’ ve kendisine îfâ-yı vazîfe
edemeyecegi de resmen teblîg olunmusdur.
Yunanîler her yerde bu gibi fevka'l-âdeliklerle Hükûmet-i Osmâniyye vezâ’ifini
inhilâl-i tabî‘îye ugratarak Osmanlı Hükûmeti'ni fa‘âliyetden iskât ve her seyi
kendileri yapıyorlar. Merkez-i Saltanat'dan bâ-irâde-i seniyye her hangi bir kazâya
ta‘yîn edilen bir kâ’im-i makâmın mahall-i me’mûriyetine muvâsalatını müte‘âkib
Yunanîlerce hükûmet konagına girmekden men‘edilmesi keyfiyetinin derece-i
ehemmiyyeti sübheden vâreste ve o nisbetde sâyân-ı ta‘kîb bir hâdise oldugu
muhakkak ise de ma‘a't-te’essüf kazâca hiç bir tesebbüsde bulunulmadıgı vekîl ve
asîlden her ikisinin hânelerinden çıkmamalarıyla müberhen bulunmusdur. Ahâlî-i
110
_slâmiyyenin bugünkü vaz‘iyyet-i mü’ellimelerine en büyük sebeb me’mûrîn-i
mülkiyyenin ve meselâ bir kazâda en büyük me’mûr olan kâ’im-i makâmın
Yunanîlerin irtikâb eyledigi bunca fazâyihe ragmen sükûtu ihtiyâr ederek ve ne
yapayım diyerek hiç bir sey’e tesebbüs etmemesidir. Mâ-fevk makâmât-ı aliyye ile
muhâbere ve muvâsalası kat‘olunan bir kâ’im-i makâmın bi'z-zât gitmesi ve
Yunanîlerin buna dahî mümâna‘atları takdîrinde -ki yapıyorlar- hiç olmazsa tüccâr
vesâ’ir seyyâhîn ile sifâhî ma‘lûmât i‘tâ eylemesi pek mümkin iken ekser me’mûrîn-i
mülkiyyenin bu derecelerde ihtiyâr-ı meskenet etmeleri isgâl muhîti dâhilindeki
Müslümanların bugünkü hâl-i pür-melâlini yevmen fe yevmen tezyîd etmekde ve
Yunanîlerin harekât-ı mel‘ûnânelerine ma‘rûz bırakmakdadır ki bu husûsu kemâl-i
ehemmiyyetle nazargâh-ı âlî-i kumandânîlerine arzeyliyorum.
Kırkagaç Jandarma Kumandanlıgı'na Mösyö Gilber tarafından muvakkaten
ta‘yîn edilen Mülâzım-ı Sânî Esad Efendi alayla _zmir'den hareket ve Kırkagaç'da
vazîfesine iltihâk eylemis idi. Mahall-i mezkûrda mevki‘ kumandanı bulunan bir
mülâzım-ı sânî mûmâ-ileyhin îfâ-yı vazîfe etmesine bi'l-fi‘l mânî‘ olmus ve dogrudan
dogruya baskumandan Parasko Pulos tarafından bir emr-i resmî vürûd etmedikçe
Kırkagaç'da îfâ-yı vazîfe etmesine mâni‘ olacagını tekrâr etdigi içün Balıkesir'e avdeti
içün Mösyö Gilber tarafından emir verilmisdir.
Netîce:
Yunanîler ileri harekâta basladıkları târîhden i‘tibâren isgâl eyledikleri tekmîl
sancak ve kazâlarda konferans mukarrerâtına ve ta‘ahhüd etdikleri serâ’ite kat‘iyyen
ri‘âyet etmemisler ve bilâ-kayd u sart her girdikleri yerde yerlesmek, her dürlü
müskilâtı ihdâs eyleyerek Osmanlı jandarmasının fa‘âliyetine bir dürlü muvâfakat
edememek, hükûmet konaklarını isgâl ve Yunan bandırası kesîde ederek me’mûrîni
sehirler dâhilinde haysiyet-siken bir tarzda diger bir mahalle nakle mecbûr etmek,
tahattur edilemeyen bin dürlü desâyis icbârıyla Türkleri ticâretden men‘ ile hayât-ı
iktisâdiyyeyi yalnız Rumlara hasretmek, havâyic-i zarûriyyeye narh vaz‘etmek
sûretiyle köylünün elindeki yarım kıyye tereyagıyla yirmi yumurtasını cebren almak,
Türk köylerine müsellah müfrezeler göndererek Yunan idâresini istediklerine dâ’ir
cebren sened imzâ etdirmek, Kuvâ-yı Milliyye[ye] mensûbiyetleri töhmetiyle hemân
her Türkü tevkîf, darb, nefy ve en nihâyet ortadan kaldırmak, girdikleri yerden
kat‘iyyen çıkmayacaklarını çünki Avrupalıların yardımıyla degil kendi kuvvetleriyle
geldiklerine, Türkleri ihâfe maksadıyla propagandalar yapdırmak, Osmanlının
bayragını Türkün dînini, milletini alenen tahkîr etmek, Müslümanların harîm-i
ismetlerine cebren girerek babasının gözleri önünde evlâdının ırzına, nâmûsuna
tecâvüz etmek, Türk'e ve Müslümana â’id her ne varsa imhâ etmek, Türk'ü ihâfe içün
alenen Düvel-i Mu‘azzama'yı bile istihfâf etmek gibi fazâyihden baska hiçbir sey’ ile
mesgûl olmamakdadırlar. Müslümanlara taslît edilen ve "Yunan _sgâl Ordusu" nâmı
111
verilen isbu belâ-yı mu‘azzamın def‘ ü ref‘i içün yalnız Allah'ına yalvaran ve her gün
her dakîka inim inim inleyen Türk köylülerinin pek fecî‘ ve pek dil-sûz olan
vaz‘iyyet-i hâzıraları pek ziyâde sâyân-ı imdâd ve merhamet bulunmakdadır.
Mösyö Gilber'in son teftîsinde Bandırma'da bir kırâ’athânede bulunuyordum.
Seksen yasında bir ihtiyâr kemâl-i havf ile yanımıza takarrüb ile kendisinden bile
korkarak tazallum-ı hâle basladı. Ve en nihâyet ak sakalından akan gözyaslarını
silerek "Simdiye kadar her tarafdan bize yazık oldu efendi oglum, elimiz ermiyor
gücümüz yetmiyor. Bu zâlimler bize yapmadıgını komadı. Sizler okumussunuz bizim
gibi degilsiniz. (Mösyö Gilber'i isâretle) bakıyorum ki sen bunun dilinden anlıyorsun
söyle de bunlara biraz lakırdı etsün.. Bizim hâlimiz kalmadı davarımızı, çift
hayvanlarımızı aldılar. Malımızı yagma etdiler. Hiç olmazsa nâmûsumuza
dokunmasalar. Gözümüz kör olaydı bugünleri görmeyeydik. Peygamberimizin askı
içün söyle hey oglum bizim hâlimiz neye varacak? Bu adamları (Yunanîler) devlete
sikâyet etsünler (zât-ı akdes-i hazret-i pâdisâhî) biz devletimizin evlâdı degil miyiz?
.."
_htiyarın bu tazallumu karsusunda kendisine îcâb eden sözleri tabî‘î söyledim ve
hükûmetce ne yapılmak lâzımsa yapıldıgını ve haber olunması lâzım geldigini
anlatdım.
Pasa hazretleri,
Senelerin tahmîl etdigi bâr-ı girân ve mihnetle tâb u tüvânı kesilmis ak sakallı
bir Müslümanın mutlak bir cehâletle bâlâda aynen arzeyledigim sözlerini tabî‘î Mösyö
Gilber'e dahi tercüme etdim. Girdikleri yerde zulümden baska hiç bir sey yapmamaga
ahdetmis olan Yunanîler nehb ü gârete zabt u müsâdere-i emvâle o derecelerde
ri‘âyet-kârdırlar ki Bandırma'da ordugâh kuran bir Yunan fırkasının tekmîl fırka
efrâdına kızarmıs tavuk ile pandispanya tevzî‘ eyledigini Erdek'den avdetde
re’yü'l-ayn görmüs ve Mösyö Gilber'in dahi nazar-ı dikkatini celbeylemis idim.
Efrâdına tavuk kızartmasıyla pandispanya tevzî‘ edebilecek bir orduya tesâdüf
etmekligin mümkin olup olamayacagı cây-ı te’emmül olmakla berâber bu et‘imenin
fırkanın esnâ-yı mesâ ve hareketinde Türk köylerinden aldıkları ve Yunan teblîg-i
resmîlerinde ta‘dâd olunan emvâl-i ganîmetden bulundukları sübhesizdir. Müsâhedât
ve istihbârâtım ber-vech-i bâlâ mufassalan arzolunur. Ol bâbda.
Balıkesir Jandarma Alayı Mülhakı
ve Tensîk Hey’eti Refâkatine Me’mûr
Mülâzım
Bende
İmza
Hüdâvendigâr Vilâyeti
Mektûbî Kalemi
Orhangazi ve havâlisi hakkındaki
vakâyi‘a â’id rapor sûretidir.
Yunanîler, isgâl etdikleri havâlide ilk evvel Müslümanların ellerindeki silâhları
-av tüfenklerine, büyük çapdaki bıçaklarına, zînet eslihasına varıncaya kadartoplamıslar,
bu mu‘âmeleden Rumları, Ermenileri istisnâ, hattâ bunlara her çapda
tüfenk, tabanca i‘tâ etmislerdir.
Bu vech ile mükemmel bir sûretde silâhlanan ve müzâheret ve himâyetinden de
emîn olan Rumlar, Ermeniler ahîren Osmanlı jandarmasının silâhdan tecrîd ve
fa‘âliyyet-i inzibâtiyyede akâmete ma‘rûz edildiklerini de görerek artık hükûmetin
kuvâ-yı müsellahası tarafından müdâfa‘a ve ta‘kîb edilemeyecekleri kanâ‘at-i
tâmmesiyle Müslüman köylerini basmak, yakmak, emvâl ve esyâsını, mevâsîsini
nehb, ebnâ-yı sebîlin yolunu keserek nukûd-ı mevcûdesini gasbetmek ef‘âli ve kadın,
erkek Müslümanları sûret-i fecî‘a-i gûnâ-gûn ile katl ve itlâf eylemek, genç ve kadın
ve kızları daglara kaldırmak, kadınların memelerini kesmek gibi vuhûsun bile
îkâ‘ından tehasî edecegi fazâyih ve fecâyi‘i îkâ‘a baslamıslardır.
Bu fecâyi‘ ve fazâyih-i vahsiyyâneye en ziyâde Orhangazi kazâsıyla bu kazâ ve
Gemlik caddesi ve havâlîsi ma‘rûz olmus, bir tarafdan da Kuvâ-yı Milliyye çetelerinin
zabt-ı isgâli hârici kalan _znik taraflarından tazyîkât ve tahrîbâtından ser-gerdân olan
ba‘zı kurâ ahâlîsiyle Orhangazi kazâsının merkezi –Pazarköy– karyesi dolmusdur.
_ste bu esnâda ya‘ni agustos evâsıtında Gemlik'den köyüne avdet eden
Orhangazi kazâsının Çeltikçi karyesi ahâlîsinden Hacı Rasid'in esnâ-yı râhda yüz bu
kadar lirası Beyli karyesi Ermenileri tarafından gasbedilmis, kendisi bogazından
kesilmek, gözleri oyulmak sûretiyle öldürülmüsdür.
17 Agustos'da Orhangazi'nin Çeltikçi karyesinden Gemlik pazarına gitmekde
olan Müslüman bes erkek ile iki kadın ve Umurbey karyesinden Gürcü Ahmed,
_bisoglu diger Ahmed, Gürcü Emin Aga, Gürcü Ahmed Bekârî yine mezkûr
Ermeniler tarafından yoldan çevirilerek götürülmüs, nereye götürüldükleri, hayât ve
memâtları mechûl kalmısdır.
Gemlik, Orhangazi kazâları Ermenilerinin çeteler teskîl ederek katl-i nüfûs ve
nehb-i emvâle basladıkları ve ez-cümle Orhangazi'nin Tutluca, Pasayaylası kurâ-yı
113
Müslimesinin Eylül'ün yedinci günü kâmilen ihrâk ve erkek, kadın ve çoluk,
çocukdan ibâret ahâlîsini katleyledikleri ve kadınları memelerini keserek öldürdükleri
ve bâkir kızları daga kaldırdıkları ve yalnız ferce-yâb-ı firâr olabilen dört bes kisinin
bu vakâyi‘-i câniyâneden kurtulabildigi ve aynı târîhde kazâ-yı mezkûrun Bayır köyü
de ihrâk ve sekenesi itlâf olundugu ve Gemiç ve Akviran karyeleri hayvanâtının nehb
ü gâret edildigi hakkında alınan fecî‘ ve mü’essif haberleri mürâca‘ât-ı vâkı‘a te’yîd
ve tasdîk etmege baslamısdır.
Ez-an cümle: Sakir kızı Hayriye isminde müte‘addid uzvundan mecrûh bir
kadın merkez-i vilâyete gelebilerek Tutluca Müslümân karyesinin Selöz-i Gayr-i
Müslim Ermenileri tarafından basılup, hâneleri yakıldıgını, malları yagma edildigini
ve bu sırada gelini Fatma'nın alınup götürüldügünü haber vermis ve kendisi bu vak‘a-i
elîmenin mecrûhu oldugundan berây-ı tedâvî gurebâ hastahânesine yatırılmısdır.
Yine karye-i mezkûreden _smail zevcesi Penbe isminde bir kadın da merkez-i
vilâyete gelerek 7 Eylül'de yedi yüzü mütecâviz bir Ermeni çetesi tarafından köyleri
basılarak otuz kadar kadın, erkek Müslümanın katl ve altı kisi esîr, emvâl ve esyâ ve
hayvanlarının gasbedildigini ve mezkûr altı esîrin dördü salıverilmis ve bu dört kisi
miyânında bulunan kocası _smail Yunan askerleri tarafından esârete i‘âde edilmis,
hayât ve memâtını ögrenememis oldugunu beyân ile kocasından haber alınmasını ve
emvâl ve hayvanât-ı magsubesinin istirdâd edilmesini istid‘â etmisdir.
Yunan kuvvetleri Gemlik'den ileri harekete baslayınca Ermenilerin bi’l-hâssa
Orhangazi kazâsının _slâm karyelerinde yagma ve katli‘âm icrâ edeceklerini his ve
tahmîn eden Gemlik kâ’im-i makâmı bu husûs içün Gemlik'deki Yunan
kumandanının nazar-ı dikkatini celbden hâlî kalmamıs ve eylülün yedinci günü Yunan
askerinin Orhangazi cihetine hareketi baslayınca Ermeni Selözü, Gürele[Gürle] ve
diger Ermeni köylerinde hazırlanmıs olan üç yüzü mütecâviz bir çete derhâl
Orhangazi kazâsının Tutluca karyesine tecâvüzle otuz ile elli arasında erkek, kadın,
çocuk Müslümanı vahsiyâne bir sûretde itlâf ve yirmi kadar erkek ve bir mikdâr genç
kızları daga götürdüklerini ve köyü ihrâk ve esyâsını yagma etdiklerini istihbâr etmis
ve biri agır olmak üzre Gemlik'e gelen iki kadının tedâvî edilmekde oldugunu ve
vak‘adan üç sâ‘at sonra karye-i mezkûreye sevkolunan Yunan süvâri müfrezesinin
nezdinde bir mikdâr da Ermeni bulundugunu ve ferdâsı günü Gemlik'deki Yunan fırka
kumandanı mahall-i hâdiseye giderek üç postada otuz kadar Rum ve Ermeniyi
Gemlik'e sevk ile taht-ı tevkîfe aldıgını ve bunları Dîvân-ı Harb'e teslîm edecegini
söyledigini bildirmisdir.
Kâ’im-i makâm-ı mûmâ-ileyhin vâsıta-i mahsûsa ile irsâline müsâra‘at
gösterdigi bu tahrîrâtı Yunanîler eline düserek mu’âhaze ve tazyîkini mûcib olmus,
114
bi'l-âhire makâm-ı vilâyetin müsâ‘adesiyle merkez-i vilâyete geldiginde bir nüsha-ı
mübeyyezesini i‘tâ edebilmisdir.
Ermenilerin Orhangazi kazâsında îkâ etdikleri istihbâr olundugu yukarıda beyân
olunan fecâyi‘-i vahsiyâne yine yukarıda mürâca‘atları hikâye edilen iki kadının
ifâdeleriyle de te’eyyüd etmis ise de fecâyi‘in sûret-i vukû‘u hakkında muhâberâtla
haber-i sahîh edinmek imkânı olmamasına ve 8 Eylül'de Orhangazi kazâsının
Yunanîler tarafından isgâli mülâsebesiyle Kuvâ-yı Milliyye'nin çekildigi ve kazâ mâl
müdîrinin kâ’im-i makâmlık vekâletini îfâya basladıgı haberi de alınmıs ise de henüz
vilâyetle te’sîs-i muhâbere edilememis bulunmasına binâ’en hem vekîl-i mûmâ-ileyh
ile görüsüp ahvâl-i kazâ hakkında ma‘lûmât edinmek hem de vakâyi‘-i cinâ’iyye-i
mezkûreye dâ’ir ma‘lûmât-ı sahîha elde etmek üzre merkez-i vilâyetden bir jandarma
zâbiti Orhangazi'ye gönderilmis idi.
Zâbit-i mûmâ-ileyhin sûret-i me’mûriyetinden Yunanîler haberdâr olarak bir
mâni‘aya ma‘rûz olmamak ihtiyâtıyla yalnız azîmet ve avdetde yol üzeri ugrayabildigi
köylerden ve merkez kazâda kâ’im-i makâm vekîlinden aldıgı ma‘lûmâtı hâvî verdigi
rapor ile kâ’im-i makâm vekîlinin makâm-ı vilâyete göndermek üzre yazub da vâsıta
bulamamak yüzünden tebyîz ve irsâl edemedigi ve binâ’en-aleyh zâbit-i mûmâ-ileyhe
tevdî‘an gönderdigi ve ahîren mahall-i me’mûriyetine avdet eden Cedid nâhiyesi
müdîrinin de yine merkez-i vilâyete gelerek verdigi raporlar muhteviyâtına nazaran
Orhangazi kazâsında Ermeniler tarafından îkâ edilüp sebtedilebilen vakâyi'in hülâsası
sudur:
Gemlik kasabasının _ngilizler tarafından isgâli günü Gemlik'den Orhangazi
kazâsına kaçmakda olan kadın, erkek on nüfûsun Gemlik'le Orhangazi kazâsı arasında
ve ondan sonra tevârîh-i muhtelifede Orhangazi kazâsından li-ecli'l-müsâlaha
Gemlik'e giden kadın, erkek on bes köylü Müslümanın esnâ-yı râhda Ermeni çeteleri
tarafından senî‘ ve fecî‘ sûretlerle katl ve itlâf edilmis olmalarından ve bu fecâyi‘in
köylere kadar tesmîl edileceginden bi-hakkın havf ve endîse içinde kalan kurâ-yı
_slâmiyye ahâlîsi ânî bir baskına ma‘rûz olmamak ihtiyâtıyla ve evlerinde mevcûd
kâr-ı kadîm esliha ile geceleri köylerinin etrâfında dolasmak mecbûriyetinde idiler.
7 Eylül sene 1336 Salı günü ale's-sabah Gemlik'in Gürele karyesi
Ermenilerinden kırk kisilik bir çete Akharim ve Mamûre _slâm karyelerini basmıs,
köylünün emvâl ve esyâsını kâmilen yagma etmisdir.
Aynı gün ve aynı sâ‘atde üç yüz kadar Gürele ve Selöz-i Gayr-i Müslim
karyeleri Ermenileri Tutluca karyesini basmıs ve ahâlî-i Müslimenin mukâvemeti
üzerine iki sâ‘at kadar devam eden müsâdeme sırasında yetisen on bes kadar Ermeni
süvârisi Yunan askeri olduklarını, köylü tarafından silâh isti‘mâl edilmemesini ihtâr
115
eylediginden bunları Yunan askeri zanneden Müslümanlar müsâdeme ve mukâteleden
ferâgât eylediklerinden Ermeniler hemân köye sokularak emvâl ve esyâyı kâmilen
yagma, elli kadar çoluk, çocuk, kadın, erkek Müslümanları sûret-i fecî‘ada katl ve
kadınları çırılçıplak soyulmak sûretiyle itlâf edilmis ve doksan hâneden ibâret olan bu
köy yakılmıs, yalnız üç hâne kurtulmusdur. Ermeniler bu tahrîb ve ihrâk keyfiyetinde
el bombası, eczâ vesâ’ir âlât-ı nâriyye isti‘mâl etmislerdir. Bu vak‘a üzerine
Gemlik'den gelen Yunan kuvveti fecâyi‘-i mezkûre fâ‘illerinden yirmi bes kadarını
der-dest ile Gemlik'e sevk ve ahâlîden maktûl düsenleri defnetmisler ve hâneleri
muharrik olan ahâlîye Orhangazi kazâsı merkezinde yemek tevzî‘ etmislerdir.
Bu karyeden bes kisi Ermeniler tarafından der-dest ile Karsak karyesine
götürülmüs ve Yunanîler tarafından tahkîkâtı ikmâl edilerek muhâfaza altında
köylerine sevkedilirken bunlardan Kör _smail yolda öldürülmüsdür ki; Bu maktûl
merkez-i vilâyete gelerek mürâca‘atda bulundugu yukarıda yazılan Penbe kadının
zevcidir.
8 Eylül'de Orhangazi kazâsı Yunan kuvvetleri tarafından isgâl ve derhâl nihâyet
iki sâ‘ate kadar ahâlî-i Müslimenin silâhlarını getürüp teslîm etmelerini i‘lân etmisler
ve bu sûretle Müslümanların silâhları toplanması ve gayr-i Müslimlerdeki eslihaya
ilisik edilmemesi yüzünden cesâretleri bir kat daha artan Ermeniler yevm-i mezkûrda
_znik'den Orhangazi'ye gelmekde olan bir Müslümanı öldürmüslerdir.
9 Eylül'de Çengiler karyesi arasındaki _slâmlara â’id altı yüz koyun karye-i
mezkûre çobanlarından cebr ve siddet isti‘mâliyle alınmıs Yalova'dan Orhangazi'ye
gelmekde olan sabun, seker gibi bes arabaya mahmûl esyâ-yı ticâriyye yine Çengiler
karyesi Ermenileri tarafından gasb ve yagma edilmis ve aynı günde _znik tarîkiyle
Yenisehir'den gelmekde olan Resâdiye seyhinin dâmâdı Hâfız Efendi'nin â’ilesi ve
diger bir erkek Yeniköy altında gâ’ib olmus ve Cedid nâhiyesinde kâ’in olan yirmi
_slâm hânesi nâhiye-i mezkûre Ermenileri tarafından kâmilen yagma ve hâneler tahrîb
edilmisdir.
Akharim karyesinden Hacı Sâlim Aga ve Mamûre karyesinden Giridli Ali Bey
Selöz Ermenileri tarafından daga kaldırılmıs ve Hacı Sâlim Aga'dan dört bin, Ali
Bey'den yedi bin lira fidye-i necât istenilmis ve geceleyin Hacı Sâlim Aga'nın firâra
muvaffak olması üzerine Ali Bey de serbest bıragılmıs ise de zavallının yirmiden
ziyâde mâddesini, hânesinin kâmilen esyâsını gasbetmislerdir.
Cedid nâhiyesi müdîrinin raporunda 29 Eylül'de Cedîd nâhiyesine merbût otuz
hâneli Osmaniye Müslüman karyesi Yunanîler tarafından ihrâk ve hayvanât ve esyâsı
Yeniköy Ermenileri tarafından sirkat edilmis ve karye-i mezkûreden bir ferdin bile
hayât ve memâtına dâ’ir ma‘lûmât alınamamıs oldugu mündericdir.
116
Yine yevm-i mezkûrda on bes hâneli Vefa Müslüman karyesi de Yunanîler
tarafından yakılarak ahâlîsinden bir ferd bile meydanda görülememis oldugu o rapor
muhteviyâtındandır.
1 tesrîn-i evvelde iki yüz elli hâneli Müslüman Çakırlı karyesi de Yunanîler ve
Ermeniler tarafından ihrâk edildiginden ahâlî kazâ merkezine mecbûr-ı hicret oldugu
mezkûr raporda mündericdir.
Vakâyi‘-i mesrûde ki; can, ırz, mal ü menâl, evlâd ü iyâl, emlâk ve mebânî itlâfı,
hetk, nehb ü gâreti, ihrâk ve tahrîbi gibi suver ve fazîha ve fecî‘ada îkâ‘ ile
hânedânlar, hânmânlar mahvedilmis olmak yüzünden bi-hakkın havf ve endise içinde
kalan ahâlî-i bakıyye-i Müslime havl-i cân ve mâl ve endise-i evlâd u iyâl ile
evlerinde kapanup kalmıs, umûr-ı zirâ‘iyyeleri pes-mânde bir hâle ma‘rûz olmus
bulunduguna ve bunları tatmîn ve masûniyyet-i cân ve mâl husûsunda te’mîn ederek
isleriyle güçleriyle istigâle sevkedebilmek, Rum ve Ermenileri de silâhdan tecrîde
mütevakkıf olduguna binâ’en esliha toplanmak mu‘âmelesinin gayr-i Müslim ahâlîye
de tesmîli lüzûm-ı âcilini mükerreren Yunan _sgâl Kumandanlıgı'na yazdım ve bu
arada umûr-ı inzibâtiyye ve teblîgât-ı adliyyeyi de haleldâr eden jandarma silâhsızlıgı
mes’elesini bi'l-hâssa yine ileriye sürerek jandarma esliha-i me’hûzasının tamâmen ve
ilâ-nihâye kısmen i‘âdesini kerrâren is‘âr ve ricâ etdim ise de Yunan
Kumandanlıgınca is‘âf edilmemis, el-yevm gayr-i Müslimler mükemmelen müsellah,
Müslümanlar her dürlü vesâ’it-i tahaffuz ve müdâfa‘adan ve jandarma kuvveti de
jandarmaya â’id vezâ’if-i fu‘lânâneyi(?) ibrâz edebilecek eslihadan mahrûm bir hâlde
kalmısdır.
Fî 27 Tesrin-i Evvel sene 1336
BOA. HR. SYS. 2618/67
|