
'''''GEYVE'''
Geyve bölgesinde arkeolojik kazıların yapılmamış olması, Geyve'de yerleşimin ne zaman başladığı hakkında bilgi edinmemizi zorlaştırmaktadır. Fakat elde edilen bilgiler ışığında bölgede yerleşimin M.Ö. 4000 yıllarında başladığını söyleyebilmekteyiz. Geyve M.Ö. IV yy'da Bitinya yönetiminde ve Tataion yada Tottaion adıyla anılır. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Geyve'nin asıl adının Gekve olduğunu belirterek, burasının İzmit kalesini yapan İskender'in akrabasından Gekve kadın kralın koyun Çobanları için yaptığı küçük bir kale olduğunu ifade etmiştir. O kral kadının adıyla anılır iken sonradan hafifletilerek Geyve denmiştir. Bir diğer kaynakta Geyve'nin adı Modren olarak ifade edilmiştir. Geyve ve çevresi tarih boyunca pek çok istilalara uğramıştır. Bölge Bebrisler, Kokanlar, Moryandiler, Pelojlar, Koryenler, Traklar, Sitler ve Bitinler arasında el değiştirmiş, Yunanlıların istilasına uğramıştır. Bu devletlerin pek çoğu bugün için tarihe mal olmuş, haklarındaki bilgilerde kendileri gibi tarih kitapları arasında kaybolmuştur. Kocaeli yarımadasının Jeopolitik konumu ve tarihin en eski dönemlerinden itibaren birçok ulusun uğrak noktası olması, bir çok medeniyetlerin izlerini taşımasına neden olmuştur. Bir geçit yeri olan bölge Roma yolları üzerinde olup, bilhassa askeri nakliyat açısından önem arz etmekteydi. Zaten İzmit'in boğazlara hakim oluşu Roma filosunun burada bulundurulmasına neden olmaktaydı. Geyve bulunduğu coğrafi konum itibariyle pek çok olayın vuku bulduğu bir alan olagelmiştir. Büyük İskender Hindistan seferine çıktığında bu güzergahı kullandığı gibi, doğu-batı kültürlerinin kaynaşmasında da ınemli rol oynamıştır. Haçlı ordularının Anadolu'ya girişlerde takip ettikleri güzergah, Ankara savaşında Osmanlı kuvvetlerinin takip ettiği ve Yavuz'un Çaldıran seferine giderken takip ettiği güzergah Geyve'den geçmektedir. Bütün bunlar Geyve'nin tarih boyunca önemli bir köprü hüvviyeti gördüğünü göstermektedir. Bu bilgilerden hareketle halen Geyve- Sakarya arasındaki ulaşımı sağlayan taş köprünün daha eski dönemlerde varlığından söz edebiliriz. Muhtemelen köprü Osmanlı döneminde onarılmış olmalıdır. Çünkü köprüde Osmanlı mimari özellikleri gözükmektedir. Anadolu tarihi Hititlerle başlar.Yeni Hitit Devleti M.Ö.1440'larda tüm Anadolu'yu ele geçirmiş ve eski doğuda "Büyük devlet" statüsü kazanmıştır. Bu devletin sınırları Marmara'nın doğu ve güney kıyıları ile bugünkü İstanbul Boğazına dayanmış ve Sakarya'nın suladığı topraklar (Geyve'nin kurulduğu alan) Hititlerin egemenliğine girmiştir. M.Ö. 1200'ler de Aka göçlerinin sonunda Frigler'in egemenliğine giren bölge, onların Orta Anadolu ile bağını sağlamaktaydı.M.Ö. 676'dan sonra bölgede Lidya egemenliği başlamıştır. Lidyalıların vücuda getirdiği Kral Yolu'nun bir kolunun Truva'dan başladığı, diğer kolunun ise Kadıköy'den başlayıp Geyve-Taraklı tarikinden devam ettiği bu gün için kesinlik kazanmıştır. M.Ö. 546 'da Pers kralı I.Kiros bölgeyi ele geçirmiştir. Bölge Pers ordusuna asker sağlamaktaydı. M.Ö.712'de Megoralılar bölgeye yerleşmişlerdir. Persler ülkelerini satraplıklar halinde yönetmişlerdir. Bu satraplıkların başında valiler bulunmaktaydı. Büyük İskender Pers kralını yenmiş ve bölgeye hakim olmuştur. Bitinya kralı Nikomedes vasiyet olarak Bitinya'yı Roma'ya bırakmıştır. M.Ö.72'de Mithridates Savaşı sonrası bölge Romalıların egemenliğine girmiştir. 258'e gelindiğinde bu defa bölgenin Bizans egemenliğine girdiği görülür. VIII.yy.'da Arap akınlarına uğrayan bölge 1071 Malazgirt Savaşı sonrasında Anadolu'da yerleşmeye başlayan Türk komutanları tarafından alınarak Selçuklulara bağlanmıştır. 1207'de başlayan Haçlı seferlerinin tümü bu yol üzerinden yapılmıştır.Bu seferlerin en büyük etkisi ise bölge yerleşiminin gelişimine engel olmuş olmalarıdır. Türkiye Selçuklu Devleti'nin kurucusu olan Kutalmışoğlu Süleyman Şah Malazgirt Savaşını müteakip Anadolu'nun fethi için Anadolu'ya gönderilmiş şehzade ve komutanlar arasında yoktur. Bu sıralarda Anadolu'ya gelmiş olan Artuk Bey Kızılırmak ve Yeşilırmak havzalarında önemli fetihler yaparak 1072 yılında Isak Komnenos kumandasında bir Bizans ordusunu mağlup etmiş, Sakarya boylarına kadar ilerlemiştir. Normand Reisi Rossel, Bizans tahtına Yuannis Dukas'ı çıkarmak ve Anadolu'da ayrı bir devlet kurmak teşebbüsüne girince imparator Mihael daha etkili bir durum karşısında Artuk Bey'le anlaşmaya ve yardım istemeye mecbur kalmıştır. İmparatora karşı çıkartılan isyanları bastıran Artuk Bey, İzmit körfezine kadar fetihlerini genişletmiştir. 1078 yılında Anadolu Selçuklularının eline geçmiştir. Süleyman Şah Kadıköy'e kadar olan bölgeyi bu akın sırasında ele geçirmiştir. İznik'i kendine merkez edinen Süleyman Şah kısa süre içinde Sakarya havzasını ele geçirmiştir. Sakarya ve çevresi ilk kez Anadolu Selçuklu devletinin kurucusu olan Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından Türk hakimiyetine geçirilmiştir. Fakat II. Haçlı seferi sonunda bölge Türk hakimiyetinden çıkmıştır. Çünkü bölgedeki düzen Süleyman Şah'ın ölümünden sonra bir taraftan Bizans, diğer taraftan da Büyük Selçuklu Devletine bağlı kuvvetlerin tazyikiyle karşı karşıyadır. Artuk Bey ve Süleyman Şah Anadolu'yu feth ederken Bizans ve Haçlılarla Geyve - Lefke (1), İznik yollarını kullanarak mücadele etmiştir. Kocaeli yarımadasına yapılan fetihlerde de Geyve üs olarak kullanılmıştır. 1096'da Bizans'a giren büyük bir haçlı ordusu Marmara kıyısı boyunca ilerleyerek İzmit Körfezi içinde yer alan bütün köyleri yağmalamıştır. Haçlı saldırıları ertesi yıllarda da sürmüş ve İzmit kıyıları sürekli haçlı hakimiyetinde kalmıştır. 1096'da ki ilk haçlı ordusu, yaptıkları bu saldırıları esnasında Geyve'yi de talan etmişlerdir.
geyve com.
''Evliya çelbinin seyhatnamesinden''
''GEYVE''
Aslında adı "Geğve" dir. Burası, İzmit Kalesi'ni yapan İskender'in akrabasından "Geğve" adlı kadın kıral'ın (182) koyun çobanları için küçücük bir kaledir. O kıral kadının adıyla adlandırılmıştır. Sonra hafifletilerek "Geyve" demişlerdir. 712 tarihinde (= 9 Mayıs 1312 - 27 Nisan 1313) Osman Gazi tarafından fethedilmiştir. 150 akçalık kazadır. Burada, Sakarya Irmağı üzerinde Sultan Bayazıd-ı Velî'nin garip ve büyük bir köprüsü vardır. Burası eski zamanda büyük bir şehirdi. Lâkin IV. Murad Han çağında Sakarya Irmağı taşarak şehri batırmış, sonra yine imar edilmiştir. 300 evli, 1 camili, 1 hamamlı, 3 hanlıdır. 7 tane sibyan mektebi olup evleri tahta ve kiremitle örtülüdür. Şehir, Sakarya Irmağından bir ok atımıdır. Kiremitli büyük bir hanı olup 20 kadar dükkânı vardır. Bağı, bahçesi çok olduğundan üzüm turşusu ve Sakarya kavunu meşhurdur, iki kavunu bir ata yükletirler. Gayet iri ve lezzetli olur. Geyve köprüsünün kenarı hep bostandır. Köprünün altından akan Sakarya Irmağı, aşağı dağlardan çıkıp Begpazarı Irmağı dibinden geçerek nice köy ve kasabaları sular. Sonra bu Kocaeli'nden geçer ve Razva (karasu) adlı kasabada denize dökülür.
Bu kasabada Sipah Kethüda Yeri, Yeniçeri Serdarı, Evkaf Mütevellisi vardır.
Osmancık ile gelmiş olan "Burhan Hazretleri"nin ziyaretgâhı buradadır.
Oradan kuzeye doğru köprüyü geçerek Sakarya kıyısınca "Ağaç Denizi" adlı ormandan geçtik. Burası öyle bir ormandır ki buranın yerlisi olmayan nice zavallılar kaybolarak vahşi canavarlara kısmet olmuştur. Defne, ardıç, çam, ıhlamur ağaçlarının çiçeklerinin kokusundan insanın beyni ıtırlanır. Ormanın içine güneş asla giremez. Bu geniş saha içinde nice bin tahta biçecek bıçkı değirmenleri olup gemi kerestesi keserler.
Bu dağlar dört sancak sınırları içinde olup cidden ağaç denizidir. Bir tarafı Bursa, bir tarafı İzmit, bir tarafı da Bolu ve Kocaeli Sancaklarıdır. Çevresi ancak bir ayda dolaşılabilir. Ama en iyi yerleri bu Geyve yolu üzerindeki bölümdür. |