1
Yrd.Doç.Dr. Haluk SELVİ
*
Ermenilerde din ile milliyet, kilise ile Ermeni iç içe girmiştir. Aslında Ermeni
milletinden, Ermeni devletinden, Ermeni tarihinden değil Ermeni kilisesinden, Ermeni kilise
devletinden söz etmek gerekir. Çünkü Ermeni devleti fikrini doğuran Ermeni kilisesidir.
Ermeni kilisesi, dini görevleri ve sorumlulukları yanında, kendisini Ermeni milleti için milli
ve siyasi bir otorite olarak kabul etmiş, başlangıcından günümüze kadar geçen süreç içinde
kilise ve başında bulunan din adamları Ermeni toplumunun hayatlarına şekil ve yön veren en
büyük güç olmuştur. Ermeni din adamları için din ve dini müesseseler, siyasi hedeflere
ulaşmada bir araç olmuştur. Manastır ve kiliseler Ermeni din adamlarının elinde toprak
mülkleri ve diğer zenginlikleri ile birer kültür merkezi ve devlet hayatındaki ideolojik
oluşumların organizasyon merkezleri haline gelmişlerdir
2
. Bu gün de Ermeni Patrikhanesi
aynı fonksiyonları üstlenmiş görünmektedir. İstanbul Ermeni Patrikliğine bağlı rahipler
topluluğu genel kurulu, 15 Mayıs 2001 tarihinde bir toplantı yaparak, çeşitli kilise
meselelerini görüşmüş ve tarihi fonksiyonunu yerine getirmek azmini dile getirmiştir. Bu
toplantı sonunda yayınlanan “İstanbul Patrikliği Rahiplerinin Bildirgesi”nin ikinci maddesi
aynen şöyledir:
“İstanbul Ermeni Patrikliği Rahipleri, Patriklik Makamının cemaatın ruhani
yapılanmasına adanmış manevi misyonunun, bir zamanlar Bitlis’teki Amrdolu, İzmit’teki
Armaş manastırlarının ve 1970’li yıllara dek Üsküdar’daki Surp Haç Tıbrevank ruhban
okulunun skolastik geleneklerinin, Patrikliğin asırlardır süre gelen özerkliğinin ve
imtiyazlarının, özellikle de saadetli patriklerimiz Bursalı Hovagim, Bitlisli Hovhannes,
Zimaralı Hagop, Kağızmanli Zakarya, Vanlı Mıgırdıç, Hasköylü Nerses Varjabetyan,
Keremetli Horen Aşıkyan, İstanbullu Mağakya Ormanyan, İstanbullu Yeğişe Turyan,
Trabzonlu Karekin ve Yozgatlı Şnorkh Kalustyan’ın aktarmış oldukları ruhani-kültürel
mirasın sadık koruyucularıdır”
3
.
Bildiride zikredilen Vanlı Mıgırdıç (Hırımyan), Nerses Varjabetyan ve Horen
Aşıkyan’ın XIX. yy.’da Osmanlı Devleti’ne yönelik çalışmaları bugün Türk tarihçileri
tarafından belgeleri ile ortaya konulmuş durumdadır
4
. Bu çalışmalarda adı geçen patriklerin
Osmanlı Devletine yönelik yıkıcı faaliyetleri açık bir şekilde arşiv belgeleri ışığında izah
edilmektedir. Bu patriklerin çalışmaları konumuzun dışındadır. Fakat bildiride dikkati çeken
diğer bir nokta da Bitlis’teki Amrdolu Manastırı ve İzmit’teki Armaş Manastırı’nın
geleneklerinin devam ettirilmesi düşüncesidir. Bildiride bahsedilen ve geleneklerine bugün
dahi sadık kalınmak istenilen Amrdolu ve Armaş Manastırları XVII. y.y.dan itibaren Ermeni
eğitim ve kültür merkezleri idi
5
. Armaş Manastırı ne zaman ve nasıl kurulmuş ve tarih
1
ASAM Türkiye II. Kongresinde sunulan tebliğin düzenlenmiş halidir.
*
Sakarya Üniversitesi Türk-Ermeni İlişkileri Araştırma Merkezi Müdürü, Fen-Edb. Fak. Tarih Böl. Öğr. Üyesi.
2
Abdurrahman Küçük, Ermeni Kilisesi ve Türkler, Ankara, 1997, s.1-2; Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası,
Ankara, 1985, s. 30; Zeynep Cumhur, Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışında Kilisenin Rolü, Sakarya
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya, 2003, s.1-2.
3
http://www.hyetert.com (20 Mayıs 2003). hyetert.com., bolshoys.com. İstanbul Patrikhanesinin bağlantılı
olarak çalıştığı sitelerdir.
4
Bu patriklerin siyasi çalışmaları ile ilgili olarak yapılan çalışmalardan bazıları şunlardır: Davut Kılıç, Osmanlı
İdaresinde Ermeniler Arasındaki Dini ve Siyasi Mücadeleler, Ankara, 2000; Abdurrahman Küçük, Ermeni
Kilisesi ve Türkler, Ankara, 1997; Zeynep Cumhur, a.g.t.;Recep Şahin, Tarih Boyunca Türk İdarelerinin Ermeni
Politikaları, İstanbul, 1988; Ali Arslan “Eçmiyazin Katogigosluğu’nda Satatü Değişimi ve Türk-Rus-Ermeni
İlişkilerindeki Rolü”, İ.Ü. Uluslar arası Türk-Ermeni İlişkileri Sempozyumu (24-25 Mayıs 2001), İstanbul, 2001,
s. 55-66; Recep Karacakaya, “İstanbul Ermeni Patriği Mateos İzmirliyan ve Siyasi Faaliyetleri”, Ermeni
Araştırmaları I. Türkiye Kongresi Bildirileri, cilt I, Ankara, 2003, s.379-394.
5
http://www.2.unesco.org. (14 Mayıs 2004)
içerisinde nasıl bir fonksiyon üstlenmiştir. Bu çalışmamızda elimizdeki bilgiler ışığında bu
konu üzerinde durmaya çalışacağız.
Türklerin XI. yy. sonunda kendilerine yurt edindikleri Anadolu topraklarında
Ermeniler de vardı ve bu coğrafyada dağınık bir şekilde yaşıyorlardı. Türklerin bu ülkelere
sahip olmalarından sonra belki bazı küçük bölgelerde nüfusça çok olmuşlardı, fakat Roma-
Part ve Bizans-Sasani mücadelelerinden dolayı Doğu Anadolu’da nüfus da bir hayli azalmış
bulunuyordu. Ermeniler, Roma ve Bizans zamanında olduğu gibi, Türkiye Selçukluları ve
Osmanlı Devleti zamanında da göçlerine devam etmişler, ülkenin çeşitli yörelerine gidip
yerleşmişlerdir. Özellikle Batı Anadolu bölgesinde XVII. yy.’a kadar yoğun bir Ermeni
nüfusuna rastlanmaz. İzmir, Isparta ve Konya bu şehirlere örnek olarak verilebilir
6
.
Marmara Denizi çevresi de, Türklerin bölgeye gelip yerleşmelerinden sonra
Ermenilerin iskanına açılmıştır. İzmit Sancağındaki Ermeniler, Şah Abbas (1588-1629) ve
Nadir Şah (1736-1747) devirlerinde İran’dan Anadolu’ya gelmişlerdir. Bu yerleşim bölgesini
Ermeni ruhani kaynakları “İzmit Ruhani Çemberi” olarak tarif etmişlerdir. Bu alan Sakarya
Ağzı’ndan
Darıca-Yalova-Bahçecik-Aslanbey-Sapanca
Gölü-Sakarya
Nehri
ile
sınırlandırılmıştır. Bu çember içerisindeki en önemli yerleşim merkezlerinde birisi de
Ermeşe’dir. İzmit’in 20 km. kuzeydoğusunda yer alan Ermeşe; Armaş, Akmeşe, Armaç,
Arbaş şekillerinde isimlendirilmiştir. Armaş, isminin “Armağan Şah”, ya da “Maraş”dan
türediğine dair çeşitli görüşler vardır. Ermeşe, 1608 yılında İran’dan gelen 300 aile tarafından
kurulmuştur. Bu Ermeniler 1611 yılında Gregoryen Piskopos Thadeos’un idaresinde Anadolu
Ermeni topluluğunun önemli bir dini merkezi ve Gregoryen piskoposlarının oturma yeri olan
manastırı kurmuşlardır. Polonyalı Simeon seyahatnamesinde Ermeşe ile ilgili şu bilgileri
vermektedir:
“İznik’ten hareket ettikten sonra 30 hane Ermeni ve bir papazları bulunan Sakarya adlı
bir köye; oradan da bir yanında orman, diğer tarafında kayalık bir dağ bulunan bir düzlüğe
geldik. Dağın üzerinde küçük kârgir bir manastır ve içinde Erzincan Kabos Manastırı’ndan
gelmiş bir piskopos, iki keşiş vardı. Manastırın yanında sadece Ermenilerle meskun 3 yeni
köy mevcuttu
7
.”
Osmanlı Devleti de manastırı kurulduğu andan itibaren himayesine almış ve bölge
derebeylerinin çekişmelerinden korumuştur. Ermenilerin toprak genişletme gayretleri, çevre
halkı ile çatışmalara yol açmış, ve Osmanlı Devleti, 1611, 1717, 1758, 1787 ve 1820
yıllarında verdiği imtiyazlarla Ermenileri korumuştur
8
. 1880 tarihinde de Osmanlı hükümeti
manastırın korunması konusunda çalışmalar yapacaktır
9
.
Ermeşe Manastırının 17. y.y.’da tanınmış bir ziyaret yeri olduğu bilinmektedir. Bu
dönemde manastır, İzmit dini merkezi içerisinde Adapazarı, Bahçecik, Geyve, Pazar, Sölöz,
Gürle gibi yerlerle birlikte yer alıyordu. 1825 tarihinden itibaren Ermeşe Manastırı büyük bir
yapılanmaya girerek, sırasıyla dini önderlik yapısı, hacca gelenler için konuk evi ve öğretim
yeri olmaya başladı. Ancak bu yapılar 1888’de meydana gelen yangında büyük zarar
gördüler. 1863’te manastıra bağlı tarlalar birleştirilerek büyük bir çiftlik oluşturuldu ve buna
bağlı koruların yapılanmasına başlandı. Yine bu dönemde manastıra bağlı bir matbaa
kurularak “Huys” isimli bir dergi çıkarıldı. Manastır 1866’dan itibaren İzmid merkezinden
ayrılarak dini olarak bağımsız bir statü kazanmaya başladı. Manastırın Osmanlı Ermenileri
6
Tuncer Baykara, “XIII.-XIX. Yüzyıllarda Ermeni Göçleri”, Belgelerin Işığında Ermeni Meselesi Semineri (24-
25 Nisan 2003), Balıkesir, 2004, s.12-13.
7
Polonyalı Simeon, Polonyalı Simeon’un Seyahatnamesi (1608-1619), İstanbul, 1964, s. 22.
8
Avni Öztüre, Nicomedia Yöresindeki Yeni Bulgularla İzmit Tarihi, İstanbul, 1981, s.134.
9
Hariciye Nezareti 8 Ağustos 1880 tarihinde İzmit Mutasarrıflığı’na gönderdiği tezkerede, Ermeşe’deki Ermeni
Manastırının öteden beri olduğu gibi hükümet tarafından korunmasına yardımcı olunmasını istiyordu (Osmanlı
Belgelerinde Ermeniler c. 4, belge no:56, İstanbul, 1987, s. 46).
açısından en parlak dönemi 1889-1914 yılları arasındaki dönemdir. Bu dönemde manastır,
Osmanlı Ermenileri için bir ilahiyat fakültesi niteliğine sahip olmaya başlamıştır. Bu okul,
İstanbul Patrikliğine bağlı ilahiyat meslek yüksek okulu yapısına dönüşmüştür. Oluşturulan
bir içtüzükle, 17-22 yaşlarındaki gençler öğrenci olarak alınmaya başlanmıştır. 1896 yılında
Ermeni yetimleri için bir yetimhane kurulmuştur. 1611 yılından 1922 tarihine kadar varlığını
sürdürmüş olan Ermeşe Manastırı, Anadolu’da Amasya, Adana, Arapkir, Bitlis, Konya, Urfa,
Erzincan, Harput, Malatya, Merzifon, Muş, Sivas, Van, Diyarbakır, Kütahya’da ve Anadolu
dışında Atina, Mısır, Bağdat, Bulgaristan, Romanya’da dini liderlik görevlerinde bulunmuş
birçok Ermeni’yi yetiştirmiştir. Bu merkezlerde görev alan 36 yüksek düzey dini önderden
üçü İstanbul Patrikliği, biri Kudüs Patrikliği, biri de Sis-Kozan Üst Patrikliğine kadar
yükselmiştir
10
. 1892 tarihinde Açmiyazin Katogigosunun seçimine katılmak üzere Ermeni
Patriki Horen tarafından Ermeşe Manastırı Ruhban Mektebi Müdürü Piskopos Ormanyan
Efendinin görevlendirilmiş olması okul idarecilerinin fonksiyonlarını göstermesi açısından
önemlidir
11
.
Manastır, eğitim ve kiliseler için eleman yetiştirme görevleri dışında, özel ve yaygın
bir ibadet türü olan hac için de önemli bir fonksiyonu yerine getiriyordu. Ermeşe,
Anadolu’nun her yerinden değişik zamanlarda, özellikle de eylül ayına denk gelen “Kutsal
Çarmıh Bayramı
12
” sırasında çok sayıdaki Hıristiyan hacının buluşma yeri olmuştur.
Gregoryen Patrikliği doğrultusunda eğitim yapan manastırın ziyaretçilerinin sayısı, Haziran,
Mayıs aylarında 6-7 bin, Eylül ayında 10-15 bini bulmaktaydı
13
. Osmanlı Devleti bu
ziyaretleri “Ermeşe Panayırı” olarak isimlendiriyordu ve buraya gelecek olan ziyaretçilere her
türlü kolaylığı gösteriyordu. 21 Eylül 1889 tarihli Tarik Gazetesindeki Anadolu-Osmanlı
Demiryolları İşletmesini şu ilanı dikkat çekicidir:
“Armaş Panayırına gidecek olanlar için canib-i idareden teshilat-ı atiye icra edilmiştir:
İki nevi bilet verilecektir. Yalnız İzmit’e gitmek için III. Sınıf için altın akçe on beş
kuruş alınacaktır. İzmit’e gidip gelmek için I. Sınıf için altın akçe 58,5 kuruş. On yaşına kadar
olan çocuklar gidiş geliş 12 kuruş, yalnız gidiş için 7 kuruş vereceklerdir. 3 yaşından aşağı
çocuklar için hiç para alınmayacaktır. Azimet ve avdet biletleri 18 Eylül 1305’den 27 Teşrin-i
evvel 1305’e kadar avdet için muteber olacaktır. Yolcuların eşyası (yorgan, çanta v.s.) her
birinden 1 kuruş kayıt harcı alınarak bedava naklolunacaktır
14
.”
XIX. yy.dan itibaren Osmanlı Devleti merkezi otoritesinin zayıflaması ve ülke
içerisindeki misyonerlik faaliyetlerinin artması sonucu, Ermenilerde bağımsızlık düşüncesi
oluşmaya başladı. Bu düşünce kısa süre içerisinde manastırlar ve kiliselerde etkisini gösterdi.
10
Agop Minasyan, “Akmeşe Kasabası Tarihinde Ermeniler Armaş Manastırı”, Toplumsal Tarih, c.13, sayı: 78,
s.33-39. Bu kişilerden bazıları ile ilgili olarak şu bilgileri verebiliriz: 12 Ekim 1888’de İstanbul Ermeni
Patrikliğine Ermeşe Manastırı Piskoposu Horen Aşikyan seçildi (Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, c.6, belge no:
98, İstanbul 1988).Ermeşe Ruhban Okuluna 1890 tarihinde giren Zaven Der-Yeğyayan Efendi 1895’te mezun
olduktan sonra 26 Mayıs 1896’da Zaven adıyla rahip takdis edildi. Okul Müdürü Başpiskopos Mağakya
Ormanyan tarafından öğretmen tayin edilen Rahip Zaven Der-Yeğyayan bir süre sonra İstanbul’a gelerek 1897-
1907 arasında Samatya ve Hasköy’deki Ermeni Kiliselerinde vaizlik yaptı. Tahsilini Ermeşe Ruhban Okulunda
yapan Merujan Barsamyan İstanbul’un 1908’deki en meşhur matbaası Şant (Yıldırım)’ı kurdu. 1911-1915 yılları
arasında Şant isimli on beş günlük bir mecmua çıkardı. Meşhur bir müzisyen olan Çerçiyan da 1884 tarihinde bu
okulda müzik hocalığı yaptı (Kevork Pamukçuyan, Biyografileriyle Ermeniler, İstanbul, 2003, s.104, 166, 210).
11
Sabah, 10 Mart 1308, no: 927.
12
Haç Yortusu: Ermeniler Kutsal Haç’ın özgürlüğüne kavuşmasının yıldönümü olan bu yortuyu 14 Eylül’e
yakın Pazar günü kutlarlar. Pers İmparatoru Hüsrev, M.S. 610 tarihinde Herakleus’u yenilgiye uğratarak,
Kudüs’ü işgal etmiş ve Kutsal Haçı İran’a götürmüştür. Bunun üzerine Herakleus Kutsal Haçı geri almak için
büyük bir ordu kurarak Perslerle savaşır ve Hüsrev’i yener. Kutsal Haç 628 tarihinde tekrar Hıristiyanlara iade
edilir. Bu olayın kutlandığı yortuda, Ermeni Kiliselerinde Pazar öğleden sonra törenler yapılır ve haç süslenir.
(http://www.bolsohays.com. 14 Mayıs 2004).
13
Avni Öztüre, İzmit Tarihi, s.135.
14
Tarik, 9 Eylül 1305, no: 1970.
Kiliselerin, manastırların ve okulların bu düşünceye sahip olmaları, Osmanlı Devleti
içerisinde bulunan Ermenilerin de etkilenmesi anlamına geliyordu İzmid ruhani çemberi
dahilinde Amerikalı misyonerlerin çalışmaları, 1845 yılından itibaren başlamıştır.
Misyonerler bu bölgede güçlü olan gregoryenlik düşüncesinden dolayı ilk yıllarında
güçlüklerle karşılaştılar. Adapazarı, İzmid ve İznik çevresinde Protestanlığa yönelen bazı
Ermeniler, Ermeşe Manastırı’na gönderilerek hapsedildiler. Hiçbir misyoner Adapazarı ve
Ermeşe’ye sokulmadı. 1846 yılında Adapazarı ve İznik çevresini dolaşan Misyoner Van
Lennep, bu şehirlerde hakaretlere maruz kaldı ve bu kişi ile görüşenler cezalandırıldı. Bu
durum Ermeşe Manastırının bu bölgedeki etkisini gösteriyordu. Bununla beraber misyonerler
bu bölgede eğitim ve basının önemini de kısa süre içerisinde gördüler. Gizli gece toplantıları
ile ve çeşitli kitaplar yayınlayarak, okullar açarak faaliyete başladılar
15
.
Adapazarı’nda 1847 tarihinde açılmış olan Protestan mektebinde 60 erkek, 150 kız
öğrenci vardı. 1862 yılında Adapazarı’nda açılmış olan misyoner kız okulunda 293 öğrenci
16
,
1879 tarihinde açılan İzmid Amerikan Okulunda 97 öğrenci eğitim görüyordu
17
. Yine bu
tarihlerde açılan Bahçecik Amerikan Okulu da önemli bir Protestan merkezi haline geldi. Bu
okullarda Ermeni tarihi ve kültürü üzerine dersler veriliyor, Ermenilerde milli bilinç ve
bağımsızlık duyguları uyandırılmaya çalışılıyordu
18
. XIX. yy.’da kurulan ilk Ermeni orta
okullarında (secondary schools) yetişenler XIX. yy’ın sonu ve XX. yy’ın başında Ermeni
hayatındaki entelektüelleri yetiştirdiler. Ermeşe Manastırı seminerinin bu okullar içerisindeki
yeri çok önemli idi. Amerikan misyonerleri, bu okulların eğitim programlarını da etkilemeye
çalıştılar
19
. Hele Hınçak ve Taşnak cemiyetlerin kurularak faaliyete başlamalarından sonra
durum daha da kötüleşmeye başladı. Okulların faaliyetleri kısa süre içerisinde etkisini
göstermeye başladı.
Osmanlı Devleti içerisinde meydana gelen ilk Ermeni olayları içerisinde Ermeşe
Manastırı idarecileri de yer aldı. Okulun maddi-manevi hamilerinden Apik Uncuyan Efendi,
Taşnak Komitesinin 26 Ağustos 1896 tarihinde organize ettiği Osmanlı Bankası Baskını
sırasında meydana gelen olaylardan dolayı suçlu bulunarak tutuklanmış ve kendi nezareti
altında bulunan Galata’daki mektep ve kilisede silah bulunmuştur
20
. Kendi gözetimindeki
kilise ve okulda silah bulunmasına ve Taşnak Komitesi ile yazışmalarının ele geçirilmesine
21
rağmen rahatsızlığından dolayı serbest bırakılacaktır
22
. Uncuyan Apik Efendi bundan sonra da
Ermeşe Manastırı ve Ruhban Okulu ile ilgilenmeye devam edecek, Galata’daki kilisede
Ermeni Patriği ile Ermeni okulları hakkında görüşmeler yapacaktır
23
.
1890’lı yıllar Ermenilerin hızla silahlandığı ve kilise ve okullarda silah ve zararlı
neşriyatların bulunduğu yıllardır. Ermeşe Manastırı ile ilgili bu konuda elimizdeki en erken
belge 1894 tarihlidir. Bu belgeye göre, Viyana’dan gönderilen silahlar Ermeşe Manastırında
saklanmıştır ve Osmanlı Hükümeti bu olay üzerine araştırma başlatmıştır
24
. 10 Temmuz 1894
tarihinde, daha sonra İstanbul Ermeni Patriği olacak olan, Ermeşe Manastırı Başrahibi
Ormanyan Efendi’ye ait evraklar ele geçirilmiştir. Bu evraklarda, Akdeniz sahillerinden
15
H. G. Otis Dwıght, Cristianity in Turkey: A Narrative of the Protestant Reformation in Armenian Church,
London, 1854, s.208, 252, 301.
16
George E. White, Bir Amerikan Misyonerinin Merzifon Amerikan Koleji Hatıraları, Terc. Cem Tarık Yüksel,
İstanbul, 1995, s. 68.
17
Atilla Çetin, ‘Maarif Nazırı Ahmed Zühdü Paşa’nın Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Yabancı Okullar Hakkında
Raporu’, İ.Ü. Güney-Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, (10-11), İstanbul, 1983, s. 212.
18
Uygur Kocabaşoğlu, Anadolu’daki Amerika, Ankara, 2000, s.131-140.
19
Louise Nalbandyan, The Armenian Revolutionary Movement, Los Angeles, 1967, s. 50.
20
B.O.A. Y.A.Res. 83/18.
21
Hüseyin Nazım Paşa, Ermeni Olayları, c. II, Ankara, 1998, s.406 ve 437.
22
B.O.A. A.MKT.MHM. 630/5.
23
A.g.a. Y.PRK. ZB. 30/121.
24
B.O.A. Y.PRK.SRN. 4/47; Osmanlı Belgelerinde Ermeniler, c. 20, Belge No: 45, İstanbul, 1989, Başbakanlık
Osmanlı Arşivi Katalogları, s.81.
başlayarak eski Ermenistan ülkelerinin yer adlarını gösteren bir harita, eski Ermeni krallarının
isimlerinin yer aldığı eski Ermeni tarihi ve Kral Leon’un halka hitaben yayınladığı bir kıta
ilannamesi vardı
25
.
Silahlanma ve teşkilatlanma sonunda Ermeniler bu bölgede karışıklıklar çıkarmaya
başlıladılar. Ermeşe ve Bahçecik Ermenileri zaman zaman ihtilal ve isyan hareketinde
bulunmuşlardı. 11 Ekim 1895’te iki Ermeni genci Geyve, Adapazarı ve Lefkelilerin geldikleri
Hisar Nahiyesi pazarında kalabalık üzerine ateş açmışlar, Müslümanlarla Ermeniler arasında
kavga çıkmış ve olaylarda 40 kişi hayatını kaybetmişti
26
. Adapazarı, Ermeşe, Bahçecik ve Geyve Ermenileri birbirleri ile irtibatlı bir şekilde çalışıyorlardı. Bu dönemde artık protestan-
gregoryen ayrılığı bir tarafa bırakılmış, Ermeni bağımsızlığı uğrunda Ermenilerle Amerikalı
ve İngiliz misyonerler beraber çalışmaya başlamışlardı. Başka bir deyişle, misyonerler
Ermenileri istedikleri çizgiye çekebilmişlerdi.
Bahçecik Protestan mektebinin başında bulunan İngiliz Müdür, 1901 yılında bu
bölgede ihtilal hazırlığı ile meşguldü ve bunun için bir komite teşkil etmişti. Bu bölgedeki
Ermenilere silah dağıtılıyordu. Bu silahlar Geyve, Kurtbelen ve Ortaköy köylerinde imal
ediliyordu. 1901 yılına gelindiğinde Geyve ve Karamürsel’de Ermeni köyleri silahlanmış
durumdaydı. Osmanlı Devleti sınırları dışında yayınlanan ve Ermenileri isyana teşvik eden
Truşak ve Hınçak Gazeteleri de 10 senedir bu bölgeye gizli bir şekilde geliyordu
27
.
İzmit Bölgesi Ermenilerinin bu suretle silahlanmaları ve ihtilal fikrine meyletmeleri,
Ermeşe Panayırını daha önemli bir hale getirmişti. Bu tür topluluklar ihtilal fikrinin
aşılanması için uygun bir ortam sağlıyordu. Özellikle Hınçak ve Taşnaklar bu tür ortamları
propaganda için kullanıyorlardı. Bu günü bahane eden bir çok Ermeni bu bölgede toplandığı
gibi Avrupa ülkelerinden ve Amerika’dan bazı propagandacılar gelerek gösteri yapmak
teşebbüsünde bulunuyorlardı
28
. Ayrıca Manastır Piskoposu Ormanyan Efendi de, 1895 yılında
Ermeşe Panayırı için gelen Ermenilere, Osmanlı Devleti açısından zararlı telkinlerde
bulunuyordu. Aynı yıl Adapazarı ve çevresinde Ermeniler üzerinde fişek, rovelvör ve zararlı
evraklar yakalanıyordu
29
. Osmanlı Devleti Ermeşe Panayırı için her yıl olağanüstü tedbirler
alıyor, bu bölgede olay çıkmaması için İzmid Mutasarrıflığını uyarıyordu. İzmid
Mutasarrıflığı da, 1892 yılındaki ziyaretlerde asayişin muhafazası için İstanbul’dan piyade ve
süvari asker talep ediyordu
30
. 1915 yılına kadar Ermeniler bu ziyaretlerini sürdürdüler, fakat
asayiş ve inzibatı sağlamak her geçen yıl daha da bozuluyordu. Asayiş yanında sağlık
problemleri de bu panayırı tehlikeli hale getiriyordu.
II. Meşrutiyetin ilanı ile birlikte manastır çalışmalarını daha rahat yürütebilmiştir.
Bununla beraber bu özgürlük ortamı Ermeni idarecilerin cesaretini de artırmıştır. 1911 yılında
Osmanlı şehirlerinde kolera salgını görüldüğünden hastalığın yayılmaması için bu sene
yapılacak bütün panayırlar yasaklandı. Her yıl düzenli olarak yapılan Ermeşe Panayırı’nın da
yapılamayacağı gazetelerle ilan edildi
31
. İzmit mutasarrıflığından Ali Galip Bey, panayır
tarihinden bir ay önce, 18 Ağustos 1911 tarihinde Dahiliye Nezareti’ne müracaatla, Ermeşe
25
B.O.A. Y.Mtv. 100/36.
26
Hüseyin Nazım Paşa, Ermeni Olayları, c. I, Ankara, 1998, s.97; Mehmet Hocaoğlu, Arşiv Vesikalarıyla
Tarihte Ermeni Mezalimi ve Ermeniler, İstanbul, 1976, s.232.
27
BOA. Y.MTV., 220/46. Bu Ermeni teşkilatlarına rağmen Osmanlı Devleti 2.300 nüfuslu ve çoğu Ermeni olan
Arslanbey köyüne bir kilise ve bir Ermeni mektebinin inşasına 1905 yılında müsaade ediyordu (BOA.Y.A.Res.
132/2).
28
A.g.a. A.MKT.MHM. 655/41.
29
A.g.a. A.MKT.MHM. 655/2.
30
A.g.a. Y.Mtv. 68/1.
31
BOA. DH.İD., 59/7, lef. 48/2.
dahilinde de kolera bulunduğunu, binlerce kişinin hayatının tehlikeye gireceğinden,
ziyaretçilerin gelmelerinin önüne geçilmesi için durumunun her tarafa tamimini istiyordu
32
.
Ermeni Patrikhanesi ise Adliye ve Mezahib Nezareti’ne müracaatla, “eğer gelenlerin
Ermeşe’ye girişleri men edilirse manastıra verilecek zekatlar toplanamayacak ve manastır
yağ ve mum ihtiyaçlarını karşılayamayacaktır. Buranın karantinaya alınmasına bir sebep
olmadığı manastır tabibinden bildirilmiştir ve gerekli tedbirler de alınmıştır” diyordu
33
.
Patrikhanenin bu teklifi sıhhiye meclisinde incelenmiş, İzmit dahilinde kolera vakalarının
olduğu, izdihamın bunu daha çok artıracağı bundan dolayı ziyarete müsaade edilemeyeceği 18
Eylül tarihinde kabul edilmişti
34
. Aynı tarihte Adapazarı’na Ermeni ziyaretçiler gelmiş
bulunuyordu. Adapazarı Kaymakamı bunları bir bölgede toplayarak Ermeşe’ye bırakmadı.
Bunun üzerine Ermeniler, Patrikhaneye müracaatla kendilerine müsaade edilmesini istediler
35
.
Bu müracaat üzerine İzmit ve Adapazarı’na gelenlerin kalabalık oluşturduğu ve izdihama
sebep olduğu ve bu durumun giderilmesi için şimdiye kadar gelenlerin manastıra girmelerine
müsaade edildiği, fakat 18 Eylül tarihinden itibaren gelenlerin bırakılmaması Dahiliye
Nezareti tarafından kararlaştırıldı
36
. Bu olaylardan sonra Manastır Rahibi Hamazb Efendi,
Ermeşe Nahiyesi Müdürüne karşı gelmiş, hükümeti asla tanımayacağını açıkça söyleyerek
tavrını ortaya koymuştu
37
. Hamazb Efendi 7 Ağustos 1912 tarihinde bu davranışından dolayı
ancak para cezasına çarptırılabildi
38
. Manastır idarecilerinin devlete karşı kanun tanımaz
davranışları ve Osmanlı Devletinin aldığı kararı uygulayamaması Ermenilerin cesaretlerini
artıran olaylardandı.
Bu bölgeye Müslüman muhacirlerin gelip yerleşmeleri de manastır idarecilerini
rahatsız etmişti. 1911 yılı Şubat ayında manastır idarecileri gelen muhacirlerin kendi
tasarruflarındaki ormanlara yerleştiklerini iddia ederek bunların ormanlardan çıkarılmalarını
talep etmiş, Adliye Nezareti olayı araştırarak bu muhacirlerin ellerinde ilamları olduğu ve bu
konuda bir şey yapılamayacağını bildirmişti
39
.
Ermeşe Manastırının etkisinin görüldüğü diğer bir olay, 27 Ekim 1913 tarihinde
Adapazarı’nda meydana geldi. Ermeniler, harflerinin kabulünün 1500 ve Ermeni basınının
400. yıldönümünü kutlamak için İstanbul’da büyük şenlikler düzenlediler. Dahiliye Nazırı
Talat Bey ve hükümet adına Cemal Bey bu şenliklerde bulundular. Adapazarı Ermenileri de
bu tür şenlikler yaparlarken bazı taşkınlıklar olmuş ve polis gösteriyi yasaklamak istemiş,
bunun üzerine karışıklıklar çıkmıştır. Gösteriler sırasında Ermeniler bir Türk jandarma erini
kama ile öldürmüşler ve dört kişiyi yaralamışlardı. Durumu haber alan Dahiliye Nezareti,
İzmit Mutasarrıfının hemen Adapazarı’na giderek gerekli tedbirleri almasını istemiş
40
,
durumun vahameti anlaşılınca İstanbul Muhafızlığı tarafından VI. Kolordu Erkan-ı Harbiye
Reisi Kaymakam Remzi Bey bir bölük asker ile hemen Adapazarı’na gönderilmiştir. Birkaç
gün sonra hükümet Adapazarı Ermenilerinin silahlarını toplamak istemiş fakat Ermeniler
silahlarını vermek istememişler, olaylar uzun süre yatıştırılamamıştır. Remzi Bey, İstanbul
Muhafızlığına gönderdiği telgrafla aldığı tedbirleri şu şekilde açıklıyordu:
32
BOA. DH.İD., 59/7, lef. 91-2.
33
BOA. DH.İD., 59/7, lef. 97.
34
BOA. DH.İD., 59/7, lef. 99.
35
BOA. DH.İD., 59/7, lef. 91.
36
BOA. DH.İD., 196/57.
37
BOA. DH.İD., 114-2/11, lef. 5.
38
A.g.d. lef. 6.
39
A.g.d. lef. 4.
40
Tanin, 14 Teşrin-i evvel 1329/ 27 Ekim 1913.
“ Umum kasaba ahalisine ve Ermeşelilere hitaben beyanname neşriyle beraber daire-
i hükümete ziyaret için gelen murahhasa efendi ile diğer zevata da ayrıca ahaliye tefhim
edilmek üzere beyanatta bulunulmuştur. Beyanname bila tefrik umum kasaba ahalisine aiddir.
Esliha teharriyatı yalnız Ermeniler hakkında vuku bulmayacaktır. Esas vak’a dört-beş cahil
ve ahlaksızın o sırada ahaliyi heyecana getirmesi neticesi olarak zuhura gelmiştir.
Mütecavizler kama, demir ve sopa istimal etmişlerdir. Katil ve carih ile müsebbibler derdest
olunmuşlardır. Büyük bir ekseriyet vak’anın hüdusundan müteessir ve me’yusdurlar.
Tahkikata devam olunuyor, asayiş bütün manasıyla berdevamdır. Elde kafi miktar kuvvet
bulunduğu için ayrıca kuvvet izamına lüzum yoktur ”
41
.
Bu olay Birinci Dünya Savaşı öncesi bölgedeki durumun gerginliğini ve Ermenilerin
olay çıkarmak için bahane aradıklarını açık bir şekilde göstermektedir. Ayrıca bu tür küçük
olaylardan büyük olayların çıkması için de tahrikçiler ellerinden geleni yapmışlardı ki bu
olaylarda manastırın rolü bir sonraki dönem olaylarında gözlemlenebilecektir. Nitekim Birinci
Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Adapazarı ve çevresindeki Ermenilerde çeşitli
hazırlıklar görülmeye başlandı. Rus filosunun Ereğli’yi topa tutmaya yeltendiği sıralarda
Adapazarı ve İzmit Ermenilerinin de derhal casusluğa çalıştıkları görüldü. Bilhassa
Adapazarı’nda Rusların birkaç güne kadar sahile dökecekleri asker ile borularını,
trampetlerini çalarak gelecekleri ve o zaman bir tek Türk bırakmayacaklarını açıktan açığa
söylemeye ve yortu, mukaddes günlerinden biri değilken bombardıman teşebbüsü günü
evlerde toplanarak çalgılarla eğlenceye başladılar. Hükümet, payitahtın yanında olan bu
havalide bu kadar açık harekatı beklemiyordu, bu durum üzerine tahkikata mecbur oldu.
Neticede, yalnız Adapazarı’nda birkaç tanesi Adapazarı’nı tamamen havaya uçurmaya yeterli
yerli ve ecnebi üretimi fitilli, memeli yüzlerce bomba, mavzer (Mausers) gra (Gras), son
sistem tüfekler, dinamitler, mavzer, Karadağ tabancaları, özel olarak imal ettirilmiş, asker ve
jandarma elbiseleri, binlerce cephane ve mühimmat, bomba imaline mahsus alet ve edevat,
ecza, dinamit fitilleri elde edildi. Ermenilerin en büyük ruhban mektebini havi bulunan
Ermeşe nahiyesindeki mektep kilisesinin başrahip odasından gayet cesim ve aynı zamanda
tahrip gücü pek büyük üç-dört bomba ile dolaplarından birçok silah ve cephane çıkarıldı
42
.
Gerek merkez ve gerek Adapazarı’nda ele geçirilen ihtilal heyeti idarecilerinin
ifadelerinde, Ruslar tarafından Karadeniz’de Sakarya Nehri ağzına asker çıkarıldığı zaman bu
bombaları asker bulunan mahallerde kullanma, katliam icra ve asker kıyafetine girerek
Osmanlı ordusunun harekatını engellemek, hükümeti şaşırtmak için özel tertibat yapıldığı ve
teşkilatın hürriyeti ilanını müteakip defalarca İstanbul’dan, Bulgaristan’dan özel olarak
gönderilen komite reisleri ve bilhassa Bantuht (Pandohte) nam-ı müstearını taşıyan şahıs
tarafından icra edildiği ve Bantuht vasıtasıyla Adapazarı’nda dökmeci Horen Vramyan’a
çeşitli cinslerde müthiş bombalar imal ettirilerek başka tarafa naklolunduğu ve mevcut
külliyetli silah ile cephanenin Sabah Gülyan ve arkadaşları tarafından İstanbul’da
Mahmutpaşa’da Çorapçı Hanı civarındaki silahçı mağazası sahibi Agop marifetiyle buralara
naklolunduğu anlaşılmıştır
43
. Bu olan Meşrutiyetin ilanından sonra çizilmişti. İzmit ve çevresi
özellikle Ermeşe ve Bahçecik isyan hareketlerinin merkezi olarak seçilmişti. Asilerin reisleri
planlarının keşfedildiğini öğrenince çeteler oluşturulmuş ve bunlar Yalova’ya doğru
41
Tanin, 16 Teşrin-i evvel 1329/ 29Ekim 1913; Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılabı Tarihi, c. II, Kısım III,
Ankara, 1991, s. 150-151.
42
Ermeşe Manastırı’nda ortaya çıkan bombaların manastır içerisinde iken fotoğrafları aldırılarak İstanbul’a
gönderilmişti (24 Ağustos 1915) (BOA. DH.ŞFR., 55/192). Bu fotoğraflar ekte sunulmuştur.
43
Ermeni Komitelerinin A’mal ve Harekat-ı İhtilaliyesi, Haz: Erdoğan Cengiz, Ankara, 1983, s. 292-293.
gönderilmişlerdi. Daha sonra İzmit’teki işçi grupları bu çetelerle birleşmiş ve birçok
Müslüman öldürülmüştür
44
.
Bölgedeki Ermeniler Halep, Tiflis gibi önemli komite merkezleri ile irtibat halinde
çalışıyorlardı
45
. Bursa Taşnak Fedai Şubesi Reisi Baltayan, Taşnak Komitesi’nin esaslı
teşkilatının Adapazarı’nda olduğunu, komite azalarından Bahçecikli Muallim Serkis Seruni
ile Adapazarlı Muallim Agop Frekyan’ın önemli komite çalışmalarında bulunacaklarını
Taşnak Merkezine bildirmişti
46
. Adapazarı Ermeni Mektebi muallimlerinden Artin Mıgırdıç
Çelebyan, Ermeni Komite Merkezi ile devamlı irtibat halinde idi
47
. Ermenilerin bu komite ve
fesat çalışmalarına rağmen, İzmit Ermeni Murahhasası Piskopos Ovakimyan İzmit’teki
hükümet icraatı aleyhinde açıklamalarda bulunmak üzere İstanbul’a geliyordu
48
.
Ermenilerin ordu gerisindeki hareketlerinin önlenmesi için başka bölgelere sevkleri
kararlaştırıldı. İzmit ve Adapazarı bölgesinde yaşayan yaklaşık 58.000 Ermeni tehcir edilmiş,
Trakya’dan sevk edilen Rumların bir kısmı da Adapazarı ve İzmit çevresine yerleştirilmiştir
49
.
Ermeşe Manastırı’ndaki eşya ve süs eşyaları bir deftere kaydedilerek, manastır hükümetçe
kontrol altına alınmış ve manastırın anahtarı İstanbul’a gönderilmişti
50
. Manastır öğrencileri
de Kudüs’e sevk edilmişti
51
.
Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti’nin mağlup olması sonunda, tehcire
tabi tutulan Ermeni ve Rumların eski yerlerine dönmelerine karar verilmiş, bunlara ait
binalarda kiracı olarak oturanlar tahliye edilerek geri dönenlere teslim edilmeye başlanmıştır.
Adapazarılı olup tehcire tabi tutulan ve İstanbul’a gelmiş bulunan Ermenilerin sevklerine 10
Aralık 1918’de başlanmıştı
52
. Bu arada Ermeşe Yetimhanesi de kilise mensuplarına 1
Kasım1918’de teslim edilmişti
53
. Ermeşe ve çevresine dönen Ermeniler Türklere karşı,
bölgede bulunan İngilizlerle birlikte çalıştılar
54
. İngilizler bu bölgede bulunan bir çok Türk
idareciyi tutuklayarak yargıladılar
55
. İstanbul’da yayınlanan Rum ve Ermeni gazeteleri, İngiliz
ve Fransızları Osmanlı Devletine karşı harekete geçirmek için Anadolu’da asayişin bozuk
olduğuna ve katliam yapıldığına dair haberler yayınlıyorlardı. Bu iddiaları yerinde incelemek
için oluşturulan iki Amerikalı ve bir tercümandan oluşan heyet, Adapazarı ve Ermeşe’de
incelemelerde bulunarak bölgede asayişin yerinde olduğunu görmüşlerdi
56
. Bir ay sonra
İngilizler Adapazarı ve Ermeşe’deki Ermenilerin durumlarını incelemek üzere bu bölgede
44
Talat Paşanın Anıları, Hazırlayan:Alpay Kabacalı, İstanbul, 2000, s.72.
45
Azadamard gazetesi muharrirlerinden olup Bahçecik’te ikamet eden Culyan, Halep ile İstanbul arasındaki
muhaberatı yapan belli başlı komitecilerdendi (BOA. DH.ŞFR., 54/364). Adapazarlı Agop Filikaciyan’ın
casusluk için bazen Tiflis’e gönderildiği biliniyordu (BOA. DH.ŞFR., 54/141).
46
BOA. DH.ŞFR., 54-A/28.
47
BOA. DH.ŞFR., 48/126.
48
BOA. DH.ŞFR., 54-A/273.
49
İ. Ethem Atnur, “Rum ve Ermenilerin İzmit-Adapazarı Bölgelerinden Tehciri ve Yeniden İskânları Meselesi”,
I. Sakarya Çevresi Tarih ve Kültür Sempozyumu (22-23 Haziran 1998), Adapazarı 1999, s. 127.
50
BOA. DH.ŞFR., 55/272. Manastırda silah ve bomba bulunması üzerine Dahiliye Nezareti Kalem-i Mahsus
Müdüriyetinden İzmit Mutasarrıflığına gönderilen şifrede “Ermeşe Manastırı meselesini oraya gelip bizzat
tedkik edeceğim, o vakte kadar vaz’-ı aslisine halel getirmeyiniz” deniliyordu(DH.ŞFR., 60/254)..
51
BOA. DH.EUM.KLH. 2/27-A
52
İleri, 11 Kanun-ıevvel 1335.
53
Osmanlı Belgelerinde Ermeniler (1915-1920), belge no:212, Ankara, 1994, s.179
54
Yunus Nadi Abalıoğlu, Kurtuluş Savaşı Anıları, İstanbul, 1978, s.212.
55
22 Kasım 1918’de Ermeni Patrik vekili Cevahirciyan, Adliye ve Mezahib Nazırı Haydar Molla’yı ziyaret
ederek İzmit ve Adapazarı bölgelerinde tehcirde yapılan mesnedsiz ithamlar için suçluların cezalandırılmak
üzere mahkemeye sevlerini istedi (Hadisat, 23 Teşrin-isani 1334, no:35).
56
İleri, 11 Nisan 1335.
idiler
57
. Yapılan incelemeler sonunda Türklere atfedilen suçların asılsız olduğu anlaşılmıştı.
Fakat Ermenilerin bu iddiaları ve Türk köylerine karşı saldırıları son bulmayacak, Ermeni
Patriki Zaven Efendi Adapazarı ve İzmit çevresinde asayişin yerinde olmadığı, Ermenilerin
hayatlarının tehlikede olduğuna dair gazetelere demeçler verecekti. Heyet-i Temsiliye Reisi
Mustafa Kemal Paşa, 21 Ekim 1919’da bu iddiaları basına verdiği bir tebliğ ile cevapladı ve
Adapazarı ve İzmit çevresinde asayişin her zamankinden daha iyi olduğunu Ermenilere ve
Rumlara karşı herhangi bir harekette ve hakarette bulunulmadığını bildirdi
58
.
1920 yılı ağustos ayında, İzmit’te bulunan İngilizler yerlerini Yunan birliklerine
devrettiler. Yunanlılar işgali pekiştirmek için Eylülün üçüncü haftasında Manisa Tümenini
İzmit’e çıkardılar. Bundan sonra Yunan birlikleri Akmeşe-Hereke, Gebze-Şile ve Kandıra
istikametinde ilerleyerek önemli merkezleri ele geçirdiler. Böylece İzmit ve çevresi tamamen
Yunan işgaline terk edildi. Ekmeşe, Yunan birlikleri tarafında askeri bir üs haline
getirildi.Ermeşe’ye Yunan 9. Girit Alayı yerleştirildi
59
. Bölgedeki Ermenilerden bazıları da bu
Yunan birliklerine gönüllü olarak girmişlerdi. 1920 yılı Temmuz ayında Bahçecik, Ermeşe,
Arslanbey ve Ovacık köylerinden 300 kadar Ermeni Yunan ordusuna dahil olmuşlardı
60
.
Ayrıca Yunan kuvvetleri, Ermeşe, Şile ve Kandıra Ermeni ve Rumlarından çeteler tertip
ederek Müslüman köylerinin üzerine salıyorlardı. Bakkal Yorgi Çetesi, Ermeni Avays Çetesi
bunlardan bazıları idi
61
. Milli Mücadele hareketinin güçlenerek bölgede gücünü hissettirmeye
başlamasıyla birlikte Yunanlılar, bu bölgeye göç etmiş olan Rum ve Ermenileri Trakya2ya
sevk etmeye başladılar. 1921 yılı Haziran ayında İzmit çevresşndeki 25.000 Rum ve 5.000
Ermeni Trakya bölgesine sevk edilmişti. Ermeşe ve Bahçecikli Ermenilerden 1800’ü
Tekirdağ’daki eski Türk kışlasına yerleştirilmişlerdi
62
.
Büyük Taarruz sonrası bu bölgede artık Ermeni yoktu. Ermeşe’ye Yunanistan’dan
gelen İskeçeli Türkler yarleştirildi
63
. Akmeşe adını alan Ermeşe’de artık yeni bir hayat
kurulmuştu.
Sonuç:
Ermeşe, XVII. yy’dan itibaren Ermeniler için önemli bir eğitim ve kültür merkezi
olmuştur. Manastır, adeta bir Osmanlı vakfı gibi çalışmış ve devlet tarafından bu konuda
serbest bırakıldığı gibi her zaman da desteklenmiştir. Ermenilerin sosyo –kültürel hayatına
yön veren birçok dini lider burada eğitim görmüştür. Fakat XIX. yy’dan itibaren Osmanlı
Devletinde başlayan parçalanma hareketlerinden Ermenilerin de etkilenmesi manastır ve
külliyesini mevcut sistem için zararlı bir hale getirmeye başlamıştır. Manastır idarecileri
bazen gönüllü olarak bazen de zorla Ermeni çete teşkilatlarına katılmışlardır. Özellikle, her yıl
oluşturulan Ermeşe Panayırı komiteciler tarafından bir propaganda aracı olarak kullanılmaya
başlanmıştır. Misyoner çalışmaları da manastırın ve çevresindeki Ermenilerin düşüncelerini
değiştiren önemli unsurlardan birisidir. Savaş ortamları, parçalanma ve bağımsızlık
düşüncelerinin ortaya çıktığı zamanlardır. Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı
Ermenilerin bağımsızlık düşüncelerini açıkça ortaya koydukları ve taraflarını belirledikleri bir
zaman olmuştur. Ermeşe ve çevresinde bulunan Ermeniler de bu taraf olma eyleminde
57
BOA.DH.ŞFR.98/318.
58
Nimet arsan, s.108
59
Adnan Sofuoğlu, Kuva-yı Milliye Döneminde Kuzeybatı Anadolu (1919-1921), Ankara, 1994, s. 419.
60
İleri, 15 Temmuz 1336.
61
Derdli, 8 Teşrin-isani 1336, no: 32.
62
İleri, 15 Haziran 1337; 29 Haziran 1337.
63
Yakup Özkan, “Armaş’tan Akmeşe’ye: Bir Kasabanın Öyküsü- Mübadillerin Gelişi ve Yeni Bir Hayat”
Toplumsal Tarih, sayı: 83 (Kasım 2000) , s.32.
yerlerini belirlemişler ve bu sebeple de ülke içerisinde başka bölgelere sevke tabi
tutulmuşlardır. Mevcut siyasi sistem kendisine bu kadar yakın bir bölgede, savaş zamanında
bu tür yapılanmalara müsaade etmeyecektir. Bu durum savaş sonrası süreçte de yaşanacak, bu
defa Ermeniler kendi istekleriyle Yunan birliklerinin yanında Osmanlı Devleti sınırları dışına
çıkacaklardır.
Acaba İstanbul Patrikliği Rahiplerinin Bildirgesinde yer alan Armaş Manastırı
skolastik gelenekleri bugün neyi gerektiriyor, Ermenilerin eğitim ve öğretim işlerinin
düzenlenmesini mi? Yoksa mevcut siyasi sisteme karşı silahlı organizasyon ve bağımsızlığı
mı?
|